Tavşan Çocuğun Gözlerinden: Jojo Rabbit
“Güzellik ve dehşet,
Başına her şeyin gelmesine izin ver.
Sadece devam et.
Hiçbir duygu nihai değildir.”
Sinema evreninde Nazilerle ilgili birçok film yapılmıştır ve genelde bunlar dram türünde işlenmiştir. Jojo Rabbit ise drama/komedi türü olarak izlemeden önce birçoğumuzun kafasını bir hayli karıştırmıştır. Sizce Nazileri konu edinen bu film, bu iki türü nasıl bir arada işlemiştir? Hadi hep beraber biraz inceleyelim.
Jojo Rabbit, Taika Waititi tarafından yazılmış ve yönetilmiş bir 2019 Amerikan komedi-drama filmidir. Film, vizyona girmesiyle beraber 2020 Oscar Ödülleri’ne ve diğer bazı önemli ödüllere de aday gösterildi ve birçoğunu kazandı.
İkinci Dünya Savaşının sonlarını, Almanya’nın yenilgisinden önce geçen zamanı 10 yaşındaki Jojo’nun (Roman Griffin Davis) gözlerinden izliyoruz. Jojo, Nazilerin elinde eğitilmiş, “öğrenilmiş nefret” üzerine kurulu bir Yahudi düşmanı ve Hitler’e (Taika Waititi) hayranlığından dolayı onu en yakın hayali arkadaşı yapmış bir çocuktur. Ayrıca babasının savaştan dolayı yanlarında olmaması ve ablasını bir hastalık sonucunda kaybeden Jojo, yetişkin olmaya çabalamaktadır. Çocukların asker olabilmeleri için gittiği eğitim kampında yaşadığı olaydan sonra Tavşan Jojo lakabını almış ve kendisini kanıtlayabilmek için attığı adım zarar görmesine neden olmuştur. Bu nedenle eğitimine ara verilen Jojo bir süre evde kalmıştır.
Filmde, Jojo’nun annesi Rosie’nin (Scarlett Johansson), baba figürünün eksikliğinin oğlunu etkilemesine izin vermediğine dair şefkatine şahit oluyoruz. Aynı zamanda Rosie, dışarda yaşanan tüm dehşetin farkındadır ve bu savaşla sonuna kadar mücadele etmiştir. Rosie, evinde kızının da arkadaşı olan Yahudi bir kızı (Elsa / Thomasin Mckenzie) saklamaktadır ve Jojo’nun içinde bulunduğu görüşten dolayı bunu ondan saklar. Rosie, aslında oğlunun içinin iyilikle dolu olup bu tutumun geçici olduğunu, zamanla gerçek dünyanın farkına varacağından dolayı Jojo’ya sabırla yaklaşmıştır.
Yaşanan olaylar birbirini takip ederken Jojo evde saklanan Elsa’yı keşfeder ve büyük bir kafa karışıklığı yaşar. Bunun nedeni ise annesine olan derin sevgisi ve hayali arkadaşı Hitler’in görüşüdür. Yahudi düşmanı olan Jojo, başlarda Elsa’dan yardım alarak kafasındaki Yahudi betimlemesini çeşitli şekillerde yazıp çizerek kitap haline getirmeye çalışır. Ama Elsa, Jojo’yla akıl oyunları oynayarak aslında ona, düşüncelerinin doğru olmadığını kanıtlamaya çalışır ve bunu başarır. Filmin sonunda ise Nazi Almanyası savaşı kaybettiğinde, savaş sonrasındaki o yıkımı Jojo’nun gözlerinden görüyoruz ve Rosie’nin de düşündüğü gibi oğlu Jojo, gerçek dünyanın farkına varıyor.
Jojo Rabbit, faşizmin insan üzerindeki etkisini eğlenceli bir dille gözler önüne sererek izleyiciye keyifli dakikalar yaşatıyor. Bunun yanı sıra çocuk dünyasının masumiyetini de bizlere tekrardan hatırlatıyor. Oyuncularının başarılı performanslarıyla beraber filmin sürükleyiciliği hiç kaybolmuyor. Film, her ne kadar unutulmaz veya sarsıcı olmasa da kendi özgün yorumuyla, dönemin görselliğini iyi bir şekilde yansıtan sinematografisiyle karşımıza başarılı bir şekilde çıkmıştır.
Filmin sonunda özgürlüklerine kavuşan Jojo (Roman Griffin Davis) ve Elsa’nın (Thomasin Mckenzie) danslarına eşlik eden David Bowie’nin Heroes şarkısının Almanca versiyonu “Helden” şarkısıyla sizlere veda ediyorum.
Büşra KURŞUN
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!