Zihnin Kullanma Kılavuzu: NLP
İnsan zihninin sınırlarının ne kadar genişletilebileceği, insanın kendini ifade etmeye başladığı tarihten beri üzerinde düşünülen ve tartışılan bir konudur. Hepimiz, bir biçimde potansiyelimizi kullandığımızı düşünürüz, ta ki kendimizle ilgili, daha önce farkında olmadığımız yeni bir özelliği keşfedene kadar. Bazen şaşırırız yapabildiklerimizi gördüğümüzde, bazen de en baştan yapamayacağımıza inandığımız için, girişimde bulunmayı dahi reddederiz.
Bazıları insan zihninin sınırlarını zorlayan projeler üzerinde bir ömür tüketirler, bilimde, teknolojide, sağlıkta ve sanatta çığır açar ve öncü olurlar. Bazıları da kaderin bahtsız kulları olarak yanlış zamanda ve yanlış yerde doğduklarına inanır ve kendilerine bir nebze olsun inanmadan, içinde bulundukları durum için başkalarını suçlayarak, öylece yaşar giderler.
Tabii ki insanın kendi yaradılışı karşısında bu kadar çaresiz ve edilgen hissetmesinin sebepleri var. Freud’un Buzdağı Teorisinde olduğu gibi; insan zihninin büyük kısmı, bilinçli zihinle ulaşılamayan ve fark edilemeyen korkular, inançlar, ihtiyaçlar ve dürtülerden oluşan bilinç dışıdır. İşte çoğunlukla bu kısım yönetir düşünce ve davranışlarımızı. Bu yüzden de çoğu zaman kendimizi ve diğer insanları anlamakta zorlanırız. Zihnimizin oyunlarının kurbanı oluruz ve gerçekte istemediğimiz davranışlar sergileyerek, istemediğimiz durumlar içinde buluruz kendimizi. Sonra da yaşadığımız öfke ve pişmanlık duyguları hakim olur hayatımıza. İlginç bir şekilde her seferinde aynı sıkıntıları yaşadığı halde insan, çıkamaz bu kısır döngüden ve tekrar tekrar aynı problemlerin içinde bulur kendini.
İşte bu sebeple psikiyatristler, psikologlar, nörologlar ve çeşitli alanlarda çalışan bilim insanları, yıllardır çeşitli araştırma ve deneylerle insan zihninin işleyişini çözmeye çalışmışlardır. NLP metodolojisinin yaratıcıları Matematikçi ve Geştalt Terapisti Richard Bandler ve Dilbilimci John Grinder da 70’li yılların başlarında Geştalt yaklaşımından yola çıkarak insan zihninin çalışma prensiplerini araştırmaya başlamış ve insanın, farklı durumlarda farklı tepkiler verebildiğini, bazen birkaç saniyelik bir olayın bile insan zihninde davranışlarını sınırlayan bir kök inanca dönüşebildiğini, arzulanan davranış kalıplarının modellenmesi ve alt sistemlerinin çözülerek bilinçaltına yüklenmesi ile yanlış inançların değiştirilebileceğini ve bilinçaltının kontrol altına alınabileceğini keşfetmişlerdir. Yaptıkları çalışmalarda yeniden çerçeveleme ve modelleme gibi bazı tekniklerle insanın davranışlarını istediği yönde değiştirebileceğini, bilinçaltının esiri olarak yaşamak zorunda olmadığını göstermişlerdir.
NLP’nin açılımı ‘Nöro Linguistik Programlama’dır ve amacı nörolojik sistem tarafından iletilen ve yönetilen duyuları, insanın algılarını ve düşüncelerini yöneten dili kullanarak zihnin bilinçli ve bilinçdışı kısımlarını koordine etmek, otomatik olarak sergilenen davranışları bilinçli zihin ile düzenleyip yeniden programlamak ve kişiyi kendi bireysel mükemmelliği ile tanıştırmaktır. Zihin, gerçek olanla olmayanı ayırt edemez. Bu yüzden, olmasını istediğimiz durumu zihnimizde canlandırmak ve sanki olmuş gibi hayal ve tarif etmek suretiyle zihnimizi kandırabilir, bilinçaltımızı yanlış inançlardan kurtararak yeniden programlayabiliriz. NLP de içerdiği çeşitli tekniklerle insan zihninin bu özelliğini kullanır ve kişiye kendi duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edebilmesi kısacası hayatının kontrolünü eline alabilmesi için harika bir araç sunar.
NLP, tamamen bilinçli zihin durumunda ve kişinin kendi iradesi ile uygulanan tekniklerden oluşur. Yani NLP’yi uygulayan aslında kişinin kendisidir. Bu çerçevede kesinlikle bir zararı ya da yan etkisi yoktur. Alınabilecek en kötü sonuç, inanç ve davranışın değişmeyerek olduğu gibi kalmasıdır. Daha kötüye gitme ihtimali yoktur. Bu anlamda başka tekniklere güvenemeyen insanlar için de güvenli bir limandır. NLP’nin uygulama sahası ise oldukça geniştir. Özgüven/özdeğer geliştirme, motivasyon arttırma, kötü anıları değiştirme, fobilerden ve kötü alışkanlıklardan kurtulma, kaygı ve endişenin giderilmesi, ahenk yaratma ve sağlam ilişkiler kurma, performans yükseltme ve yaratıcılığın arttırılması gibi çeşitli konularda rahatlıkla uygulanabilir. Hafif değişimler için tek seans çoğu zaman yeterli olabilmektedir ancak daha derinde yer etmiş inanç ve duyguların değişimi için en az birkaç defa uygulanması yerinde olacaktır. En büyük avantajı da kişinin bir kez ne yapacağını öğrendikten sonra kolayca kendi kendine uygulayabilmesidir.
Neye inanırsak inanalım, nerede ve hangi koşullarda yaşarsak yaşayalım, gerçek olan şu ki hepimiz, zaman zaman çeşitli iç ve dış uyaranların etkisi altında kalabilir ve hayatımızı sınırlayan düşünce ve inançlara sahip olabiliriz. Birkaç saniye içinde oluşabilen bu inançları, dakikalarla ölçülen çok kısa süreler içinde ortadan kaldırmak ve tersine çevirmek mümkündür. Yeter ki bize engel olan bu durumların farkında ve onları değiştirmek için istekli olalım.
Hayat, keşfedildiğinde ve sınırları her gün biraz daha genişletildiğinde keyifli ve eğlenceli hale gelir. Tamamen aynı rutinde devam eden, gelişime kapalı bir hayat herkes için sıkıcıdır ve yapay, faydasız bir güvenden öte bir konfor sunmaz insana. Oysa sürekli gelişerek ve öğrenerek yaşanan bir hayat, insan yaratıcılığının ve potansiyelinin, dolayısıyla toplumsal gelişimin önünü açacağı gibi, daha mutlu, kendinden hoşnut, hayata bağlı, tatminkar bireyler yaratır. İşte sırf bu sebeple bile bu tarz teknikleri incelemek, bilgi sahibi olmak ve gereğinde kullanmak yaşam kalitemizde büyük fark yaratacaktır.
Tijen Özer
Profesyonel Yaşam Koçu ve Eğitmen
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!