Nasa’nın Seçtiği İlk Türk Kadın: Dilhan Eryurt
Göklerdeki yıldızlar ilkçağlardan beri insanoğlunun ilgisini çekmiştir ve bu yüzden en eski bilimlerden biri astronomidir. İnsanlığın da uzun zamandır Güneş ve Güneş’in yapısı hakkında düşünce ve yanılgıları bulunmaktadır. Artık günümüz teknolojisi sayesinde evrenin ilk oluşum zamanına dair görüntüleri bile elde edebiliyoruz. Dilhan Eryurt da Güneş’in parlaklık ve sıcaklığının gezegenlerin oluşum sürecinde Dünya ve Ay’ın fiziksel ve kimyasal özelliklerine doğrudan yaptığı etkiye, çalışmalarının katkısıyla bir sonuca bağlamasını sağlayan ve tüm bilim camiasında büyük ses getiren bir isimdir. Daha yakından tanırsak;
Türk Gök Bilimci Dilhan Eryurt, 29 Kasım 1926 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Babasının görevi nedeniyle Ankara’ya taşınan ve eğitim hayatına buradaki Ankara Kız Lisesi’nde devam eden Eryurt’a, eğitimini üst üste üç yıl takdirname ile bitirip iftihar listesine girdiği için dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından Nutuk hediye edildi. İçinde yazan not “Gönlümün bütün dileği bildiğiniz meslekte ilerlemeniz ve vatana faydalı işler yapmanız”, kendisine ilham olmuş ve hayatında birbirinden önemli ödüller almasına rağmen en önemli ödülün bu olduğunu sık sık dile getirmiştir.
Küçük yaşlardan itibaren matematiğe olan ilgisi dolayısıyla İstanbul Üniversite’sindeki eğitiminde Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümü’nü tercih etmiştir. Üniversite eğitimi süresince astronomiyle de ilgilenir ve mezun olduktan sonra dönemin ünlü Astrofizik Profesörü Tevfik Oktay Kabakçıoğlu’nun yanında iki yıl boyunca fahri olarak Greenwich Rasathanesi’nden verilen saat ayarını üniversitede bulunan güneş ve yıldız saatlerine ayarlama göreviyle çalışmaya başlar. İki yılın ardından, Kabakçıoğlu’nun tavsiyesi üzerine Astrofizik alanına yönelir ve yüksek lisansına Michigan Üniversitesi’nde devam eder. Yurtdışındaki eğitiminin bitiminden sonra 1953’te ülkeye geri dönerek Ankara Üniversitesi Astrofizik Anabilim Dalı’nda doktorasını ve ardından doçentlik çalışmalarını tamamlamıştır. Eryurt, yabancı dil bilgisi ve üstün azminden dolayı 30 yaşına geldiğinde Doçent unvanını kazanır.
1959 yılında kendini daha da geliştirmek için, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın bursu ile Kanada’ya gider, kendi deyimi ile “gerçek astrofizik” ile burada karşılaşır ve araştırmak için kendisine, olabilecek en zor konu olan ‘’hidrojen yıldızlarını’’ seçer. Ancak çalışmalarını yapması için bilgisayar programı yazması gerekir. Bu konuda hiçbir bilgiye sahip olmayan Eryurt, kısa bir süre içerisinde kendi kendine programlamayı öğrenmiştir.
Ardından Dilhan Eryurt, ABD Bilimler Akademisi bursu ile Amerika’ya gider ve NASA’nın Godard Uzay Araştırma Enstitüsü’nde “Astrofizik ve Yıldız Yapılar” üzerine ders almaya, çalışmaya başlar ve o kadar çok çalışır ki üst üste üç kere bursunu uzattırır ve esas kadroya alınmayı başarır. Disiplinli çalışması ve hızla ilerlemesiyle Profesör unvanının sahibi olur.
Yıldızların evrimi üzerine eğilir. Küçük kütleli yıldızlardan büyük kütleli yıldızlara hepsinin oluşumunda geçirdiği evrimleri inceler. Yeni oluşmakta olan yıldızların nükleer reaksiyon oluşturmak için gerek duyduğu kritik kütle hesaplamalarını yapar ve bu konudaki hesaplamalarda kullanılan “fitting” yöntemini geliştirir. Geliştirdiği bu yöntem daha sonra Los Alamos Ulusal Laboratuvarı başta olmak üzere birçok laboratuvarda kullanılmaya başlanmıştır.
Kanada’da iki yıl boyunca beraber çalıştığı Prof. Cameron ile yıllar sonra NASA’nın New York Godard Uzay Araştırmaları Ensititüsü’nde tekrar karşılaşan Eryurt, onunla beraber Güneş’in Evrimi üzerine çalışmaya başlar. Dilhan Eryurt, o dönemde enstitüde çalışan ilk kadın astronomdur. Güneş’in o zamanki evrim modeli yetersizdir ve Güneş’in evrimi ile alakalı o günlerde kabul gören modelin, yanlışlanabilir olduğunu kanıtlamıştır. Eryurt’un araştırmaları öncesinde Güneş’in, oluşumundan 4 milyar yıl sonraki bir zaman aralığında daha sönük bir yıldız olduğu ve yavaş yavaş parladığı, böylece bugünkü parlaklığını bulduğu sanılıyordu. Fakat yürütülen çalışmalar sonrasında, Güneş’in ilk oluşumunda şimdikinden çok daha parlak olduğu ve sıcaklığının yavaş yavaş düştüğü ve sonra günümüzdeki duruma geldiğinin anlaşılması sağlanmıştır. Prof. Cameron ile oluşturduğu yeni modeli ve 1963 senesinde hocası ile beraber “TheEarlyEvolution of the Sun” adlı çalışmasını yayınlar.
Bu çalışmanın önemi ise; Dünya, Güneş’in en parlak döneminde oluşmuşsa, bu gezegeni meydana getiren maddelerin on binlerce yıl ve binlerce derece sıcaklıkta kalmasıyla, dünyanın fiziksel ve kimyasal özelliklerine de doğrudan önemli bir etki yapmasıdır. Uydumuz Ay için de geçerli olan bu etki, o sıralarda yapılması tasarlanan Apollo Ay Projesi nedeniyle, bu yüksek sıcaklık etkisi, Ay yolculuğuna çıkacak astronotların karşılaşacakları ortam dolayısıyla önemlidir.
1965 yılında “A Study of Solar Evolution” başlıklı makalenin yazılmasının ardından, Güneş ve diğer yıldızların evriminde söz sahibi olan Eryurt, 1969 yılında çıkılan Ay yolculuğu bu bilgiler ışığında yapılmış, astronotların orada karşılaşacağı ortam bu çalışmayla etüt edilmiştir ve Eryurt, ilk defa sayesinde Ay’a ayak basıldığında, aralarında imzası bulunan isimlerden biridir.
Başarılarından ve NASA’ya sağladığı katkılarından dolayı dünyada çok az kişiye verilen “Apollo Başarı Ödülü (ApolloAchievementAward)”nün sahibi olur. Ayrıca yine bu çalışmaları sayesinde yabancı uyruklulara o dönem verilmeyen kıdemli araştırmacı unvanını da almaya hak kazanır.
1968 yılında yurda dönerek Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde misafir profesör olarak göreve başlar. Bu dönemde ülkemizin ilk ulusal astronomi toplantısını düzenler ve bu zamanla geleneksel bir kongre haline gelir.
1973 yılında, ODTÜ Fizik Bölümü’nde “Astrofizik Anabilim Dalı”’nı kurar. 1988 yılında ise, ODTÜ Fizik Bölümü Başkanlığı yaptıktan sonra, 5 yıl boyunca da Fen-Edebiyat Bölümü’nde Dekanlık görevini sürdürür ve ardından 1993’te emekli olur.
2012 yılının 13 Eylül’ünde evinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatı sona eren Dilhan Eryurt, geride bıraktığı başarılar ve sağladığı büyük hizmetler sayesinde, lise yıllarında Hasan Ali Yücel’e verdiği sözü tutan ve bilim dünyasında bir kadın olarak öncü ve büyük bir iz bırakarak en gözde yıldızlardan biri olmuştur.
Ölümünden iki yıl öncesinde, eşi Sebahattin Eryurt’la tüm servetlerini Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağışlamışlar ve bu bağışın bir kısmıyla Erzurum merkezine anaokulu, kalanıyla da Pasinler ilçesine 100 öğrenci kapasiteli bir kız yurdu yaptırılmasını şart koşmuşlardır. Prof. Eryurt’un kendisinden sonra gelecek genç kadınların hayatını kolaylaştırmak olan bir başka ve öncelikli amacı için uğraş verdiği bu başarılara hepimiz minnettarız. Bilimin ışığında ve ebedi bir hatırlatıcı olarak gökyüzü bir kez daha kadınların.
Damla DOLAN
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!