Sen Aydınlatırsın Geceyi Film Analizi
Selamlar! Sen Aydınlatırsın Geceyi film analizi, metaforlarını, sinematografi ve dramaturjisini, filmde geçen metaforları sizlere sunmaktan mutluluk duyuyorum. Analiz içeren sahneler açık açık belirtileceği için bol bol spoiler yiyebilirsiniz, şimdiden dikkat! Biraz uzun bir gönderi olacağı için kahvelerinizi hazırlayınız!
“İnsan, endişeden yaratılmıştır.” (Euiripides)
“Othello Sendromu: Patolojik kıskançlık olarak da adlandırılan, kişide saplantılı düşüncelere neden olan tedavi edilmesi gereken hastalıktır.”
Öncelikle bu filmin alegorisinin olduğunu ve bu alegorik anlatımın Othello Sendromu ile aşk, öfke, şiddet, cinsellik, eşcinsellik, ataerkil sistem olduğunu söyleyebilirim. Tabii Onur Ünlü bu alegoriyi tek bir prolog içerisinde kullanmamış. Filmin tamamı, kullanılan unsurlara dayandırılarak alegorik anlatımın içerisinde bulunan unsurlar bir yapboz gibi birbirini tamamlıyor ve ortaya harika bir şaheser çıkıyor. Ben, Onur Ünlü’nün filmin anlatımını çok başarılı bir sinematografi, aynı zamanda karakter kullanımı ve çok başarılı bir dramaturjinin birleşimiyle filmi sağlam noktalara dayandırdığı kanısındayım.
Filmin henüz başından son sahnesine kadar Cemal karakterinin aklında dönen bir çark söz konusu. Bu çark tabii ki farklı şekillerde yorumlanabilir. Kendi çıkarımımın ve filmin ilerleyen sahnelerinde de gördüğümüz gibi alegorik anlatımın temel dayanağı olarak filmin sinematografisine yansıyan bu çark, Cemal karakterinin psikolojisiyle özdeşleşiyor. Filmin ilk sahnesinde sadece öfke ve içinde barındırdığı psikolojik düşüncelerin dışa vurumu, bize sunulan çekim açısı ile gösteriliyor. Filmin ikinci sahnesinde, bir önceki sahnede Cemal karakterinin babasının “Anahtarları unutma!” repliği ile Cemal’in motorunu çalıştırdığı sırada anahtarları unuttuğunu fark etmesi ve duvarın içinden eve girip anahtarı alması bize filmin ve karakterin bakış açısını gösteriyor. Bu konuda sinemayla ilgili kendi şahsi fikrimin bu filmle uyuşması beni çok etkiledi. Kimileri dünyaya kendi gözlerinden bakar, kimileri ise kameranın gözünden. Filmimizin yönetmeni Onur Ünlü, kendi şahsi fikrimle uyuşan hem kamera hem de karakterin gözünden filme çift taraflı olarak bakması ile beni çok etkilemişti. Kamera bize görmek istediklerimizin değil, Cemal karakterinin gördüğü kendi dünyasını gösteriyor ve aynı zamanda Onur Ünlü de kendi bakış açısı ile sinematografisini birleştirip ortaya muhteşem bir eser çıkarıyor. Cemal’in hikayesi bize filmde kullanılan motor ile bir fikir sunuyor; zorlu bir yolculuk. Belirli bir noktaya kadar bu yolculuğu temsil eden unsurun Cemal’in motoru ve sonrasının ise hem motorunun tekerleklerinin dönmesi hem de Cemal’in dönen nesnelere dikkat kesilmesiyle ifade edildiğini açıklayabilirim. Filmin can alıcı noktaları, bahsettiğim dönen çark sahnelerden sonra gerçekleşiyor. İlk örneğimiz Cemal’in berber sahnesi.
Bu sahnenin hemen sonrasında Cemal karakteri, kendisini ifade etme şekli olarak ilk önce intihar etmeye çalışıyor. Tabii buradaki intihar etmeye çalışmasının ardından 50 liralık bozuk var mı diye sormaya gelen gence paraları verirken ellerinin kanlı bir şekilde paranın üzerinde olması bize tabii ki alegorik anlatımın bir parçası sunuluyor. Kanlı para görseli de iyi bir anlatım şekli ve destekleyici unsurları barındırıyor. İlk illegal gönderme.
Buradaki örnekteki gibi birçok unsur karakterlerin üzerine yapıştırılmış ve Cemal’in fantastik dünya bakışı ile bize belirttiğim, Cemal karakterinin görmek istediklerimizin değil, görmeyi istediği şeyleri ifade ediyor. Bunlara da birer örnek verecek olursak: Gözünden kan damlayan ve sürekli bu kanı temizleyen doktor, Cemal ile ava giden Samim’in elinde tüfek görünmemesi fakat Cemal’in tüfeğini görmemiz, dev olarak görünen Nazım, şeffaf olarak gördüğümüz güvenlik görevlisi ve ileride bahsedeceğim sahnelerde bulunan diğer farklı karakterler. Burada dikkat çekmek istediğim iki nokta var. Bunlardan birincisi Doktor karakteri, ikincisi ise Samim karakteri. Bu karakterler ile ilgili önemli unsurlar söz konusu ve hikayeyi etkileyen yönleri açıkça belli oluyor. İlk olarak Cemal’in kendini intihar etmeye çalışmasından sonraki sahnede Doktor, Cemal’in gözlerini kontrol ederken Cemal karakterinin üzerindeki çarşafa kendi gözünden damlayan iki nokta kan…
Bu sahnedeki görsel anlatımın filmin merak ilkesini tetikleyen bir etken olduğunu düşünüyorum. Ayrıca filmin ilk sahnesindeki Cemal’in bakışlarının, yani ifade etmek istediği şeylerin bir niteleyicisi olduğunu düşünüyorum.
Samim karakterinin de elinde bir tüfek görünmeyişi alegorik anlatımın, karakterin gözünden ifadesi. Ayrıca Samim bu sahnede Cemal’den hakemlik konusunda istekte bulunuyor ve bu istek, sosyokültürel bakış açısıyla incelediğimizde toplumumuzda sıkça görülen, çeşitli sektörlerde adam kayırma, illegal işler ve bunun gibi örneklemelerle Samim hakkında fikir sahibi olmamıza yardımcı oluyor.
Ve filmin ana teması olan kadın kavramının ilk aktarımı;
Karakterlerin flu olarak aktarımı… Bu iki çekim açısında da Cemal ile Yasemin karakteri aynı ortamdalar fakat birbirlerini henüz görmedikleri için kadraja yansıması da iyi bir şekilde aktarılmış. İlk görselin benim için filme göre içerik açısından göstergeleri daha iyi. Bununu sebebi filmin ve karakterlerin hakkında fazlasıyla fikir sahibi olmamızı düşünmem… İlk görselde filmimizin kahramanı olan Cemal’in belirsiz bir yolculuğa çıktığını, Yasemin karakterinin ise traktör römorkunun arkasından geriye doğru, elini başına alarak dertli bir şekilde geriye, ‘geçmişine baktığını’ düşünüyorum ki film bize ilerledikçe bunu destekleyen fikirleri yavaş yavaş zihnimize işliyor.
Esas konuya gelirsek; filmde kullanılan kadın kavramı ve bu kadın kavramının Cemal karakterinin düşüncelerini şekillendirmeye başlamasını ifade eden çekim açısı Cemal‘in babasının yanına gittiği sırada duvara yansıyan siluetiyle mevcut. Siluet sahnesinde babası, Cemal’e bir ceket giydiriyor ve bu ceketin ben kendi açımdan karakterin evrilmesine sebep olan nitelikleri tamamlayıcı bir etken olduğu fikrindeyim. Hemen bu sahne sonrasında sürekli kanal değiştiren Cemal, Erkek aslanların baskınlığını anlatan bir belgeselle karşılaşıyor ve tüm dikkatiyle bu belgesele odaklanıyor. Özünde dikkat kesilmediğimiz, lakin derinine indiğimizde hem ataerkil sisteme bir gönderme hem de filmin içeriğinde yer alan cinsellik temasına sağlam birer dayanak noktası.
Cemal yeniden doktorunun yanına gidiyor ve burada tuhaf bir çocukla karşılaşıyor. Aslında genç demek daha doğru olur. Bu genç ise bakışlarıyla bir tehlike kokusu almışçasına Cemal’e bakıyor. Bu sahnenin de merak ilkesini arttıran bir unsur olduğunu düşünüyorum.
Dündar ve Sekreteri…
Bu sahne filmin en önemli sahnelerinden birisi. Cemal, Dündar karakterini tıraş etmeye geliyor fakat Dündar yoğun olduğunu söyleyerek başka zamana erteleme yapıyor. Bu sırada Sekreter Çiğdem’i odasına alıyor ve Cemal tam gidecekken Çiğdem ve Dündar’ın oynaşma seslerini işitiyor. Normalde böyle önemli noktayı açık açık yazmazdım fakat neden açıkça yazdığımı sonunda belirteceğim. Bu sahnenin önemli olmasının nedeni Cemal’in kadınlara olan bakış açısını etkileyen faktörlerden biri olması ve bu sahnenin hemen sonrasında Yasemin ile karşılaşıp ona aşık olması. Bu karşılaşma küçük bir kaza ile geçekleşiyor. Aslında klişe olarak nitelendirenler de var bu sahneyi ama ben öyle düşünmüyorum. Çünkü Cemal, Dündar’ın odasından bahsettiğim faktörün etiksiyle çıkıyor ve kafasını önüne çevirmiyor.
Filmin en beğendiğim ve aynı zamanda filmin önemli olduğunu düşündüğüm sahne ise Yasemin’in motor süren Cemal’i kontrol edebilmesi ve onu yoldan çıkartması. Bu sahnenin çok önemli olması baş karakterimizin gerçekten de kontrolü yitirmesi ve şu ana kadar bize alegorik olarak aktarılan bazı kavramların çözümlemesinin desteklenmesine olanak sunması kanısındayım. Bu durum aynı zamanda filmin geleceği ile ilgili de fikir ve merak ögelerini desteklemesi…
Aşık olan Cemal’in yoldan çıkartılması sonucu motor kazasında motor tekerleğinin dönmesini durdurması bize Cemal’in psikolojisinin iyi yönde olduğunu gösteriyor. Bu görüntüler, detay çekimler ile aktarılıyor. Sonraki sahnede Cemal, Yasemin’i takip eder ve evine gider. Cemal’in evin içine girmesiyle direkt olarak Yasemin’in yatalak eniştesinin altını temizlediği anı görürüz. İlginç olan kısım ise Yasemin’in elinde eniştesinin altını temizlediği bez varken Cemal’in onu gazoz içmeye davet etmesi, sonrasında merdivenden inen gencin tarlada karşılaştığımız kişi olduğunu görmemiz!
Uçma Sahnesi…
Bu sahnenin çözümlemesi aslında filmin içerisinde zaten veriliyor. Doktorun Cemal’e verdiği ilaçları ikisinin de içmesi ve sonrasında Yasemin’in, Cemal’in kusarken evlilik teklifini kabul etmesi yine akıllarda soru işareti bırakıyor. Bu hapların çok önemli bir detay olduğunu vurgulamak istiyorum çünkü bu haplar filmin sonunda yine karşımıza çıkacak. Cemal bu sahnede evdeki gencin kim olduğunu soruyor ve bu gencin aslında Yasemin’in eniştesinin oğlu olduğunu öğreniyoruz. Açıkçası filmin başında bu gençle ilgili merak ilkesinin desteklendirildiğini düşünüyordum fakat bu sahnede gencin kim olduğunu öğrenince daha fazla düşünmeye gerek olmadığını hissettim. Ama bu genç filmin ana temasının belirlenmesinde sonlara doğru oldukça etkin bir rol oynuyor. Yani merak ilkesinin dolaylı yoldan sürdürülmesi, bizi hala filmin içinde tutmasında en büyük etkenlerden birisi…
Festival filmlerinin bu konuda bizi filmin içerisinde tutabilmesi, oldukça zor bir durum. Onur Ünlü bu durumun üstesinden fazlasıyla geliyor. Filmi izlediğimiz bakış açısı aynı yapbozun eksik parçalarını tamamlayıcı birer unsur gibi.
Cemal’in neşesi, keyfi yerindeyken Dündar’ın ofisine gittiği sahnede oldukça neşeli olduğu görülüyor. Bunu sebebi detay çekim ile Cemal ile Yasemin’in evlilik fotoğrafının gösterilmesiyle gerçekleşiyor. Dündar’ın sekreteri Çiğdem’i ofise çağırması, Cemal’in Çiğdem’in üzerindeki kolyeye takılması ve bunun da detay çekim ile gösterilmesi, filmimizin, karakterimizin aklının karışması ve ilk kez Othello sendromunun tetiklenmesi bu sahneyle veriliyor. Dikkat edilmesi gereken nokta ise Cemal’in kafasını yukarı kaldırması ve dönen pervaneye odaklanması. Bu olay Cemal’i yine aynı psikolojik duruma sokuyor.
Filmin henüz başında bahsettiğim dönen çark metaforu bu sahneyle destekleniyor. Yasemin’in de aynı kolyeyi takması Cemal’in, Dündar ile Yasemin arasında ilişki düşünmesine sebep oluyor.
Cemal bu sahnede diğer kadınları süzüyor ve sadece detay çekimler ile kadınların gerdanlarına bakılması gösteriliyor. Çiğdem karakterinin Dündar ile ilişkisi de baz alınırsa, Cemal’in şüpheleri ve othello sendromunun devreye girdiğini çok net anlıyoruz ki bir sonraki sahnede Cemal, Yasemin’i takip ediyor.
Kuyumcu sahnesi…
Muazzam bir kare. Herhalde anlatılmak istenen durumun betimlemesi bu kadar harika yapılamazdı diye düşünüyorum. Görüldüğü gibi Cemal’in düşüncelerinin dışa vurumu hem bir fotoğraf karesi içerisinde hem de filmin akışıyla sunuluyor. Yasemin’i fotoğraftaki kadının yerine koyarsak, bu durumda karşısında, fotoğraftaki adamın Dündar olduğunu düşünüyoruz. Aynı zamanda bu fotoğrafta Cemal’i görmemiz sinematografik alegorinin en büyük parçalarından birisi. Bu sahnenin sonrasında Cemal kesin olarak karısının kendisini aldattığını düşünüyor ve bunu kendi kafasında onaylıyor. Hemen ardından Cemal evde Yasemin’i bekliyor. Yasemin eve gelir gelmez Cemal divandan kalkıyor ve direkt karısını dövüyor.
Bu sahnenin analizini yaparken dikkat çekmek istediğim nokta şu; Cemal karısını döverken gördüğümüz lambanın sallanması, Cemal’in karısını dövdükten sonra divana oturmaya giderken lambaya omzunun sürtmesi ve lambanın yeniden hareketlenmesi. Bu sahne de muazzam bir sahne olarak aklıma kazınmıştı. Bunun sebebi ışık sallanırken Yasemin’e odaklanan kadrajın içerisinde ışığın iki taraflı gölge düşürmesiydi. Bunu açıklamak gerekirse; Cemal karısını dövüyor fakat karısının kendisini aldattığını düşünmesini çürüten kolye sahnesine geçiş yapılması. Cemal kuyumcuda Yasemin’in ne yaptığını sorar ve Yasemin’in, aslında Cemal’in filmin henüz başında aradığı annesinin kolyesini tamir ettirdiğini öğrenmemiz. Müthiş bir sinematografik anlatı değil mi?
Doktor sahnesi… SAHİ DOKTOR, SEN GERÇEKTEN KİMSİN?
Doktorun “İnsan karısını döver mi?” cümlesiyle konuya girmesi ve ağız dolusu küfürle kasabaya sövmesi. Cemal yine bu sahnede, doktorun masasında dönen pervaneye odaklanmış durumdadır.
Doktor bunu fark eder ve pervaneye yumruk atar. Sonrasında iç içe geçmiş olan ses kurgusu ile bozuk, takılmış olan pervanenin sesinin devam etmesi ve Cemal’in ofsayt bayrağını kaldırması, bu sırada futbolculardan dayak yemesini görürüz.
Yine filmin en önemli sahnelerinden birisi… Bu sahnede Cemal, ilkokul öğretmenini ziyaret eder ve kadın olan öğretmeni göremeyiz. Sadece sesini duyarız. Ben bu metaforun çok önemli olduğu kanısındayım. Çünkü, toplumumuzun sosyolojik yapı içerisinde barındırdığı kadın kavramı, özellikle feminen bakış açısına oldukça ters. Ataerkil göndermeye karşıt bir gönderme… Cemal akıl almak için öğretmeninin yanına gider ve öğretmeni ona nasihat verir. Buradaki durumun ironikliğini anlatmaya gerek duymuyorum. Öğretmeni sadece aynaya yansıtılan kadrajdan görürüz. Bu sahnede bize bir sorgulama yapmamız gerektirdiğini düşündürüyor. Bu sahnenin önemli olmasını zaten vurgulamıştım. Bunu desteklemek gerekirse; Cemal’in ilk kez içindeki düşünce ve duygularını dile döktüğümü, ifade ettiği sahnenin bu sahne olduğunu görüyoruz.
Öğretmenine karısından şüphelendiğini açıklayan Cemal, bu sahnede karısını dövdüğü için pişman olduğunu söyler. Öğretmeni onu kolundan tutar ve güzel bir tavsiyede bulunur. Cemal karısından özür dilemek için yol kenarında kitap satan bir kadının yanına gider. Ne için kitap almak istediği sorulduğunda Cemal, karısından özür dilemek istediğini söyler. Defne karakteriyle karşılaşmaları Sen Aydınlatırsın Geceyi kitabının vasıtasıyla sağlanır. Defne karakterinin de alegorik anlatımın bir parçası olduğunun sinyalleri çekim açıları ile aktarılıyor.
Cemal’in Yasemin’e, Sen Aydınlatırsın Geceyi şiirini okuması ve Yasemin’in Cemal’in üzerine kusması… Yasemin yukarıda, Cemal aşağıda… Yani buraya kadar tüm ilerleme şimdi tersine döndü diyor yönetmenimiz. Ya da seyirciye yapılan ufak bir şaka mı? Onur Ünlü yani, olur mu olur… Neden kustuğunu sorgulamıştım ama bir sonraki sahnede her şeyin açığa çıktığını öğrenince bu sorgulama çok kısa sürmüştü. Bu kare bize, daha önceden de bahsettiğim siluet karesiyle karakterin değişim geçireceğinin sinyallerini veriyor. Bu sahne şiir sonrası Yasemin’in kusmasından sonraki sahneden bir karedir.
Mükemmel bir ışık kullanımı ve aktarılmak istenen metaforun desteklenmesi. Bunu açıklamadan önce Yasemin’in üç aylık hamile olduğunu öğreniyoruz. Bu da demek oluyor ki Yasemin daha evlenmeden hamile kalmış. Direkt olarak aklıma Dündar’dan hamile kalmasının olasılığı gelmişti. Az önce bahsettiğim metaforun ise Cemal’in siluetinin yanında bir ışık kullanımı ile ikinci bir siluetin olması. Bu da akıllara Cemal’in de hoşlandığı bir kadın olup olmadığını getiriyor. Bunu destekleyen bir eylem var. Fakat ben ilk olarak bağdaştırma yapmakta zorlandım. Bunun öncesinde Yasemin, bu durumun ortaya çıkacağını biliyor olmasına rağmen Cemal’le evlenip onun kendisine sahip çıkacağını ve iyi bir adam olduğu için ona güvendiğini söyler. Tabii bu sırada Yasemin geçmişini anlatan kısa bir flashback tekniği ile iç içe geçen kurgulanan sahneyi görüyoruz. Canlandırma da diyebiliriz.
Fakat şaşırtıcı olan ise bir sonraki karede karşımıza çıkıyor. Bu aynı zamanda az önce bahsettiğim bağdaştırma yapmakta zorlandığım eylem; Cemal’in doktorunun hastaneye gelmesi. Cemal, bizim de aklımıza gelen Dündar’ı öldürmek için ofisinin çıkışına gider. Bu sahnede kullanılan iki açı var ve bu iki açı gerçekten çok uyumlu. Birincisi Cemal, Uzak Plan çekimi sırasında Dündar’ı arabasının içindeyken vurur. Uzak Plan çekimin devam etmesi ve Cemal’in kameraya doğru yaklaşması… Aynı anda Dündar’ın kafasından vurulmasına rağmen ayılması ve arabadan çıkıp Cemal’e doğru yaklaşması… Bu iki eylemin açıklamasını yapmak gerekirse; Cemal kameraya yaklaştığı sırada sigarasını yakmaya çalışıyor fakat Dündar arka planda arabadan çıkıyor ve Cemal donakalıyor. Aynı zamanda kamera da sabit bir şekilde. Yani kameramız, Cemal ile özdeşleşiyor ve tek planda aktarılmak istenen iletiliyor. Bu sahnede Dündar’ın ölümsüz olduğunu açıkladığı metaforunu ve Yasemin’e karşı bir ilgisi olmadığını söylediğini belirtmek gerek. Bu sahnede merak ilkesi devreye giriyor. O zaman Yasemin kimden hamile?
Bu sahneden sonra Cemal, Yasemin’i ziyarete gider ve bunun cevabını net bir şekilde sinematografinin mükemmelliğiyle alırız. Öncesinde ilk karede Yasemin’in, Cemal’in yüzüne üst açı kullanılarak ikisinin arasında gösterilen ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ kitabını yine elleriyle kontrol ederek Cemal’in yüzüne doğru atması, oldukça vurucu ve çok önemli bir detay. Burada kullanılan üst açı ile Cemal’in içinde bulunduğu durumun sinematografik anlatımını görüyoruz. Yani bu sefer gerçekten Yasemin işleri tersine döndürüyor. Cemal bu kitabı göğsüne saklıyor ve oradan ayrılırken aklımızda kalan soru işaretinin cevabını da alıyoruz.
Gizemli genç… İlk olarak tarlada, sonrasında Cemal’in Yasemin’e gazoz içmeye davet etmeye evine geldiği sahnelerdeki gördüğümüz genç. Benim için doğruyu söylemek gerekirse film burada bitiyordu. Sonra aklıma Yasemin’in hamile olduğunu öğrendiğimiz sahnede, Cemal’in yanında duran siluet karesi geldi. Bu çok merak uyandırıcı bir durum değil gibi geldi fakat ilerleyen sahnelerde bunun filmin alegorisinin en önemli parçalarından birisi olduğunu öğrendim.
Kitapçı kız… Zamanı Durdurabilme Metaforu… İntihar?
Cemal, Yasemin’den aldığı kitabı, kitapçı kıza geri götürüyor. Bu sırada kitapçı kızın “Geri döneceğini biliyordum.” demesi alegorinin hala devinim içinde olduğunu gösteriyor. Bu sahnede kitabı kız geri almıyor. Sonrasında Cemal kıza geleceğimi nereden biliyordun diye soruyor ve yakın plan çekime geçiş yapılıyor. Bu sırada kitapçı kız ellerini birleştiriyor ve zaman duruyor. Hiçbir şey hareket etmiyor.
Sonrasında kız Cemal’i öpüyor ve Cemal genel plan çekimiyle etrafını süzüyor. Sadece kitapçı kız ve Cemal hareketli. Kız, Cemal’e aşık olduğunu söylüyor. Birbirlerine geçmişlerini anlatıyorlar ve Cemal enteresan bir şekilde durduk yere, “Sen hamile misin?” sorusunu soruyor. Kız yakın planda çekilerek onaylıyor. Kendi geçmişini anlatıyor ve Cemal’e iyi bir adam olduğunu ona güvendiğini söylüyor. Aynı Yasemin’in geçmişini anlattığı ve aynı sözleri söylediği sahne gibi canlandırma yapılarak anlatım aktarılıyor.
Gerçekten tuhaf. Hikayenin tekrarlanması gibi bir durum ortaya çıkıyor. Alegorik anlatım kendini yineliyor ve gelişen olaylar durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Cemal ile Defne’nin bu sahnede öpüştüklerini ve birden üzerlerine taş yağması ile sahne sonlanıyor. Cemal, Yasemin’in evine yeniden gidiyor ve burada Yasemin’in eniştesi ve oğlunu ölü olarak buluyor. Yani bahsettiğimiz gencin elindeki detay çekim ile gösterilen Yasemin’in kolyesi, Cemal’e ve bize çocuğun eniştesinin oğlundan olduğunu doğruluyoruz.
Cemal karısını bulmak için illegal işlere giriyor ve bunun karşılığında para yerine karısının bulunmasını istiyor. Bu sahnelerde kullanılan çekim açıları detay ve yakın plan çekim ağırlıklı. Sadece bu işe girerken oturduğu masanın alt açı ile gösteren karede dönen bir rüzgar pervanesi tavanda gösteriliyor.
Bu sahne sonrası Cemal verdiği sözü tutmuyor. Bunun sebebi de bize açıkça gösteriliyor. Cemal babasının berberine giderken dışarıdan, doktorunun berberle konuştuğunu görüyor. Yine merak ilkesini devreye sokuyor Onur Ünlü…
Sonrasında Cemal, doktorunu takip ediyor. Karşısına çıkan manzara oldukça şaşırtıcı. Kitapçı kızın kendisine aşık olduğunu düşünen Cemal, kitapçı kızın, doktorun arabasına girdiğini görüyor. Bu sırada tabii Cemal, bu kızın da kendisini aldattığını düşünüyor doğal olarak. Burada kullanılan ters açı ile Cemal’in kafasında her şey netlik kazanıyor ve alegorik anlatımın artık tam halini almaya başladığını görüyoruz.
Filmin başında “İnsan karısını döver mi?” diye soran doktor, bu sahnede sevgilisi olan kitapçı kızı dövmekten beter ediyor! Kız ise buna rağmen adamın peşinden yalvararak gidiyor. Tabii tüm bunları gören Cemal, ilk olarak doktorun tarlasını ve keklik kümesini yakıyor. Bu sahneden sonra Karakterimizin kesin yargıları netleşiyor ve adımlarını buna göre attığını mükemmel bir sinematografi ile anlıyoruz.
Cemal’i öğretmeni ziyaret ediyor ve karısının, yani Yasemin’in uçağa bindiğini ve İstanbul’a gitmek üzere olduğu söylüyor. Yine öğretmenimizi göremiyor, sadece sesini duyuyoruz. Fakat belirttiğim gibi sözünü yerine getirmeyen Cemal’i köşeye sıkıştırıyorlar. Burada filmin henüz başında bahsettiğim avcı olan Samim ile patronu sahneye giriyor. Hatta şöyle söylemek daha doğru olu; ilk önce patronu sahneye giriyor ve Cemal’e neden sözünü yerine getirmediğini söylüyor. Tabii sırada patronun BOY PLAN çekimi yapılırken Cemal ile arasında kapının duvarına yansıyan bir siluet görüyoruz. Tekrarlanan siluet göndermeleri. Dikkat ettiyseniz neredeyse her sahnede birer siluet göndermesi var.Bu siluet, filmin henüz başında elinde tüfeği gözükmeyen Samim’in silueti. Samim hatırladığımız gibi Cemal’den kıyak yapılmasını istemişti.
Yine aynı şekilde Samim’in elinde silah görünmüyor. Fakat Samim’in patronu ateş emri veriyor, silah sesi duyuyoruz. Vurulan kişi Cemal değil, öğretmeni oluyor. Öğretmen vurulduktan sonra görünür hale geliyor. Bu gerçekten apaçık bir toplumsal soruna gönderme. Kadınlarımızın başlarına gelen olayları ancak onlar öldükten sonra görüyoruz. Tecavüz, dayak, işkence… Aynı zaman şunu da belirtmek isterim; burada eğitim sistemimize de iyi bir gönderme yapılıyor. Fakat bu göndermenin açıklamasını yapmak istemiyorum. Bu sahne sonrasında Samim’in patronu Cemal’i tehdit ediyor ve karısını ölü ya da diri geri getireceğini söylüyor ve sahneden çıkıyor.
Cemal de karakterin arkasından küfür ediyor. Sonrasında ise patron tekrar sahneye giriyor ve Samim’in elindeki silahı ateşliyor.
Normalde bizden istenilen filmin çözümlemesini yapmak, filmi anlatmak değil ama burada bu eylemleri açıklayabilmek için belirtmem gerekiyor. Göğsünden vurulan Cemal birkaç saniye sonra ayağa kalkıyor. Ceketinin sol iç göğsünden Yasemin’e aldığı, Yasemin’in bu kitabı yüzüne fırlattığı, Cemal’in kitapçı kıza geri götürdüğü, kitapçı kızın geri almadığı olan kitabı ve annesinin kolyesini çıkarır. Kurşun annesinin kolyesinin içinden geçip kitabın belirli bir sayfasına kadar olan kısma kadar geldiğini görürüz. Bu aslında klişe bir sahne gibi görünebilir. Onu Ünlü böyle kullanımlar yapmayı seviyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Kitabı açan Cemal, kitabın içindeki merminin geldiği son noktanın Shakespeare’in Othello oyunundaki bir sahne olduğunu görüyoruz. Yani ilk sayfada belirttiğim othello sendromunun açıklamasının ve hikayemizin şekillenmesine yol açan sebebin bu nedenle oluştuğunu anlıyoruz.
Artık filmimizin finaline giden yolun başlangıcını yapabilirim. Tüm parçalar birleştiğine göre alegorik anlatım olarak ifade edilmenin son parçası oldukça etkileyici olarak sona eriyor.
Cemal, kitapçı kızın yanına gidiyor ve neden yalan söylediğini soruyor. Fakat kız “Bak bana ne yaptılar?” sorusunu soruyor. Cemal, yavaşça kızın ellerini tutuyor ve kitapçı kızın zamanı durdurabilen kollarını kopartıyor.
Hemen ardından zamanı durduran Cemal, karısını geri döndürebilmek için Yasemin’in bindiği uçağı görebileceği bir yere gidiyor. Karısını geri döndürebilmek için, daha önceden gösterilen uçma sahnesinde olduğu gibi, Cemal’in uçabilmek ve karısının yanına gidebilmek için tüm ilaçları içtiğini görürüz. Cemal tüm ilaçları içerken bir de tirat atar. Fakat ne zamanı geriye getirebilir ne de sevdiği kadını geriye getirebilir…
Özellikle bu karede Cemal’in uçmaya çalışması ve bunu başaramayacağını anlaması sonrasında kaderine boyun eğmek zorunda kaldığını hissetmesiyle zamanı durduran elleri birleştirir.
Artık zamanın akışını da kontrol edemez. Böylece filmin sonunda, tüm ilaçları sevdiği kadının yanına gidebilmek için içen Cemal’in artık hayatla ilişkisinin kalmadığı ve intihara giden bir yola girdiğini görürüz.
Sen Aydınlatırsın Geceyi film analizi yazımı okudunuz. Peki sizce filmin başında gördüğümüz av sahnesi, görünmeyen tüfek, yere düşen çulluk, dondurulmuş ördek, zamanı durduran kesilmiş eller, havada asılı kalmış uçak, karakterlerimizi uçuran ilaçlar, nötr ifadeli Yasemin’in film içerisinde kısa kısa detay planlar ile yer alma sebebi nedir? Sıradan bir av metaforu mu? Yoksa hayatımızın içerisinde gözümüze, bunlara benzer hiç takılmayan en önemli detaylar mı?
Sevgiyle kalın!
Yazarımızın diğer inceleme yazıları ilginizi çekebilir:
Bir Zamanlar Anadoluda Film İncelemesi
Yusuf Üçlemesi Analiz
Azizler Filmine Tiyatral Bakış