Şairlerin İlham Perisi: Tomris Uyar
İstanbul’da bir sokak isminden öteye gidememiş ama yok demeye de dilimizin varmadığı, isminin şairler sokağı fakat işlevinin o olmadığını bildiğim bir sokak var. İsterim ki bir şairler sokağı olsun; bir yolu yürüyormuş gibi değil de Cemal Süreya ile aynı çağda yaşıyormuş yanı başımızdan Nazım Hikmet çıkacakmış gibi heyecan dolu bir sokakta benliğimizi, edebiyatımızı unutmayalım. Şairler sokağında evi olan, Türk edebiyatının güçlü hikaye yazarı ve çevirmeni, özgür ruhlu kadın Tomris Uyar ’a misafir olacağız bu yazımızda.
Bir insan nasıl şair olur? Bir kadın nasıl şiir olur? Bir şiir bir şaire nasıl ilham kaynağı olur?
Adının geçtiği yerde aklına şiirler düşmeyen yoktur herhalde, Türk edebiyatının dört büyük şairleri Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Ülkü Tamer’e selam göndermeyen de…
Öyle bir hikaye düşünün ki okuduğunuzda tüylerinizi ürperten ve kendinize getiren. Bir de bunu hikaye değil şiir olarak düşünün sonra da dört ile çarpın, işte sonuç: Tomris Uyar.
Tomris, 15 Mart 1941 yılında Celile Hanım ve Ali Fuat Bey’in kızı olarak dünyaya gelmiştir. Annesi ve babası hukukçudur. Edebiyata bir hayli ilgi duyan ailesi aslında Tomris Uyar’ın kaçınılmaz edebiyat hayatının bir başlangıcı olmuşlardır. Babasının şiir kitapları annesinin çevirileri vardır.
Eğitim hayatına Taksim’deki Yeni Kolej’de başlamıştır. Ortaokulda İngiliz High School’da okumuştur. Ardından Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ne başlamıştır ve buradan 1961’de mezun olmuştur. Üniversite zamanı geldiğinde, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü tercih etmiştir. Tercihinde etkili olansa, öykü yazmaya çoktan gönlünü kaptırmış olmasıdır.
Hikayeciliği
Tomris; Varlık, Yeni Dergi, Soyut gibi dönemin önde gelen dergilerinde hikaye ve çevirilerini yayımlamıştır. Cemal Süreya ve Ülkü Tamer ile de Papirüs Dergisi’ni kurmuşlardır. İlk öyküsü olan “Kristin” adını verdiği eseri 1965’te Türk Dili’nde yayımlanmıştır. 1967 de ‘’ Suya Yazılı’’ adını verdiği öykü dosyasını hazırlamış fakat bu öykü dosyası Papirüs Dergisi’nde çıkan yangın sonrası yok olmuştur. Aynı yangında Dos Passos’un “USA” çevirisinin 100 sayfası da yanmıştır. Tomris ne yanan çevirilerini ne de öykülerini tekrardan yazma gereği duymuştur. O hayal kırıklığına yer vermeyecek kadar güçlü bir kadın olmuştur ve hep şu sözleri söylemiştir:
“Yaptığı işi çok ciddiye alan insanlar için üzülürüm. Bir şeyi ciddi yapan bir insanın bir de kişisel bir ağırlık taşıması gerekmez”.
Oldukça üretken olan Tomris Uyar durmadan yazmaya devam etmiştir ve ‘’İpek ve Bakır ‘’ adını verdiği kitabını yayımlamıştır. 10 öykü derlemesinden oluşan ‘’Yürekte Bukağı’’ ile 1979’da, ‘’ Yaza Yolculuk’’ ile de 1986’da Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazanmıştır.
Tomris Uyar ve Ülkü Tamer
İki kolej aşığı okul biter bitmez evlenmişlerdir. Tomris Uyar ilk çevirisi Tagore’den Şeker’den Bebek’i evli iken tamamlamıştır. Evlilikten ‘Ekin’ adında bir bebekleri olmuştur fakat birkaç aylıkken sütten boğularak hayata veda etmiştir. Büyük bir sarsıntı ve üzüntü yaşayan çift olaydan kısa bir süre sonra boşanmışlardır.
Tomris Uyar ve Cemal Süreya
Ankara’da tanışmışlardır. Tanıştıklarında ikisi de evlidir fakat Cemal Süreya onun keşfedilmeye değer bir kadın olduğunu düşünmüştür.
Aralarında bir aşk doğmuş ve en nihayetinde 3 yıl sürecek olan aşk başlamıştır. Cemal Süreya bir başka severmiş Tomris’i. Arkadaşlarıyla buluşmak şöyle dursun Tomris’in olmadığı hiçbir yerde bulunmazmış bile, öylesine düşkünmüş kadınına. Tomris bir akşam bir ilişkinin sağlığının sosyal hayatın sağlığından geçtiğini ve bu durumdan sıkıldığını arkadaşlarıyla buluşması gerektiğini anlatmıştır. Bu konuşmanın üzerine ertesi akşam eve geç gelmiştir Cemal Süreya. Bir sonraki, hatta bir sonraki akşam da… Tomris Uyar her şeyin yoluna girdiğini düşünüyordur ki bir akşam pencereden dışarı bakarken kapının girişinde arkadaşlarıyla buluşmada olan(!) Cemal Süreya’yı görmüştür. Kendisi ile bu durumu konuştuğunda Cemal Süreya orda zamanın dolmasını beklediğini söylemiştir… Tomris bu duruma ‘Şahsiyet Rötarı’ adını vermiştir.
Cemal Süreya en güzel şiirlerini kendisi için yazmıştır fakat gün gelip ayrılık vakti çattığında büyük aşkı ondan kendisi hakkında hiçbir şey konuşmamasını söylemiştir ve Cemal Süreya o günden sonra Tomris hakkında hiç konuşmamıştır.
Cemal Süreya’nın aşkını döktüğü şiirlerden biri şöyledir:
“Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğunda öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni…”
Tomris Uyar ve Turgut Uyar
Tomris, Turgut Uyar’ın Göğe Bakma Durağı’n da soluksuz beklediği ve sevdiği olmuştur. Bu sefer başka değil bambaşka bir ilişki olmuştur onlarınki. Tomris Uyar, Turgut Uyar ile tanışmasını şöyle anlatmıştır:
1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı. Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu”.
1996 yılında evlenmişlerdi. Bu evlilik onlara Hayri Turgut Uyar adında bir evlat vermişti. Ne olursa olsun bu aşk çok fırtınalıydı. Tomris Uyar onun sadece dünyaya açılan penceresi olmadığını fark etmişti. Çok yorulmuştu Tomris fakat 1985’te Turgut Uyar bu dünyadan göçene kadar devam etti.
Turgut Uyar, bir şiirinde şöyle sesleniyordu sevgili eşine:
Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz
Kış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimiz
Alır başımı Erzincan’a giderim seni düşünmek için
Dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor
Kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için
Bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur
Ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan
Durmadan
Dağ biraz daha benden deniz her zaman senden
Hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan
Kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm
Seni övdüğüm zaman
Güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda
Seni övdüğüm zaman
Tomris Uyar ve Edip Cansever
Turgut Uyar’ın yakın arkadaşı olması Tomris’e olan hayranlığını gizlemesi gerektiğini mi açıklıyor bilmiyorum. Zaten Edip Cansever de öyle yapmamış. Her yıl Tomris Uyar’ın doğum gününde şiir yayımlamış ve aşkını dile getirmiştir. Edip Cansever’in deyimiyle Tomris rakıyı severdi, Edip de onu. Bu hayranlığını edebiyat dünyası da yakından bilmiş fakat üzerinde durmamıştır. Tomris ölümünden kısa bir süre önce Edip’in kendisini daha çok etkilediğini de dile getirmiştir.
Edip Cansever’in Tomris Uyar’a Yazdığı Şiir
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarken ki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın ”nereye” diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
62 yıl… Dolu dolu geçen bir 62 yıl. Şiirlere konu olan aşkları, arkadaşlıkları, hikaye ve çevirileri, ikinci yeni şiiri’ne yadsınamaz katkısı ile. 62 yaşında yakalandığı yemek borusu kanseri onu soluksuz bırakmış ve 4 temmuz 2003’de ardında nice güzellikler bırakarak hayata veda etmiştir Tomris Uyar’ı.
HATİCE MERVE ALKAN
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!