Mona Roza’nın 7 Sırrı
Mona Roza’nın 7 Sırrı
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Sezai Karakoç
BİRİNCİ SIR:
Sezai Karakoç’un büyük aşkı Geyveliymiş. İlk kesitten itibaren şair sevgiliye seslenmektedir. Şair sevgiliye seslenirken bir yandan da şiirin temel niteliğini anlatmaktadır aslında. Siyah ile ak beyaz ile kara arasındaki karşıtlık şiirin genelinde hakim olmuştur bu da anlatıcı durumundaki sevgili ‘günah kadar beyazdır’ onu seven ise ‘tövbe kadar karadır’ kuramını öne sürmektedir. Üçüncü ‘gül’ kelimesi ve dördüncü bölümde ise ‘kanadı kırık kuş’ ifadesini kullanan şair doğrudan divan edebiyatı benzetmesi olan kuş ve gülü bize sevgilinin güle sevenin ise kanadır kırık bir kuşa benzediğini bildirmektedir.
İKİNCİ SIR:
Yukarıdaki anlatımda hikayeye bir rivayete göre başladık bu da hikayenin farklı türlerde anlatıldığı örneğini karşımıza çıkartıyor. Şairimizin Muazzez Hanımı hiç tanımadığı sanılıyordu Karakoç’ un Muazzez Hanıma açılıp açılmadığını net olarak bilmesek de iki ismin birini tanıdığı kesinleşti. Yine ikinci kesitte de bir ipucu bulunmaktadır. ‘Çakal’ ve ‘tavşan’ karşıtlığı, bu atmosferin temelini oluşturur. Çakal’lar kirlidir, tavşanlar ürkek. Yağmur bile toprağa her zamanki gibi düşmez. Anlatıcının avuçlarındaki zaman; rüzgârın kavraması gibidir, bir farkında olma inceliğidir.
ÜÇÜNCÜ SIR:
Mona Roza şiiri büyük efsanelere konu olmuş bir şiirdir. Yine onlardan biri de Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği yönündeydi fakat bu rivayette doğru değil. Muazzez Hanımın şuanda New York’ta büyük kızı Dr. Ayşegül Giray ile yaşadığını biliyoruz. Gelelim şiirin üçüncü kıtasındaki sırra burada anlatıcı ‘perdeleri çek – seni görmemeliyim ‘ifadeleriyle kendisini aşken ötelemiş durumdadır. Anlatıcı beşeridir ve beşeri aşk onu gerçek aşktan (ilahi aşktan) uzaklaştırabilir düşüncesiyle kendini bir adım geri çekmiştir.
DÖRDÜNCÜ SIR:
Dördüncü kıtada ‘zeytin ağacının karanlığıdır- elinde ki elma ile başlayan’ mısrasında elma bir sorunu teşvik etmektedir. Çünkü elma Hristiyan mitolojisinde günaha teşvikin bir sembolü olarak kullanılır. İslam da elmanın böyle bir anlamı olmasa da elmayı günaha çağrı biçimde değerlendirmek bu mısra için gayet yerli olacaktır. Çünkü sevgili ile anlatıcının aşkı yasaktır. Yine ‘ sıcak ve minnacık yüzündeki kan’ ifadesi divan edebiyatını anımsatan bir ifade olmuştur.
BEŞİNCİ SIR:
“Artık inan bana muhacir kızı /
Dinle ve kabul et itirafımı”
Bu mısralar da Muazzez Hanım’ın aslında muhacir olduğunu Geyveli değil Geyve’ye sonradan gelip yerleşmiş olduğunu alenen ifade etmiş oluyor.
ALTINCI SIR:
Gizemlerle dolu anlaşılması zor bir şiirdi Mona Rosa. ‘Tek Gül’ anlamına geliyor içinde sevgi, aşk, nefret, çokça kavuşamama ve sitem barındırıyordu. Fakat kimse Mona Rosa’daki sihri çözememişti. 50 yıl sonra ortaya çıktı ki her kıtanın baş harfleri ‘MUAZZEZ AKKAYAM’ ismini ortaya çıkarıyordu.
YEDİNCİ SIR:
Muazzez Akkaya yıllar sonra bir konuşmasında;
‘Aslında bu konuda hiç konuşmak istemiyorum, ama madem aradınız; o reklam filminde benim oynadığımı fark ettiniz onun hatırına birkaç cümle konuşayım. Gençliğin verdiği heyecanla yaşanmış bir tutkuydu, benim için de gençlikte kalmış bir hatıra. Sezai Karakoç, büyük bir şair! Bu tutkusu devam ediyor mu bilmiyorum, benim için tarihe mal olmuş bir aşk, bir şiir ve hep böyle de kalacak. Ben okuldan sonra mutlu bir evlilik geçirdim. O döneme ait fotoğrafların çoğunu imha ettim, keşke saklasaydım diyorum bazen. Kendisiyle hiç görüşmedim, 15 yıl önce bir arkadaşım görüşmüş, onun aracılığıyla haber aldım. Kendisine, bana olan sevdasına, aşkına hep saygı duydum. Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin.’
İşte böylelikle Muazzez Akkaya da bu mükemmel aşka noktayı noktayı koymuştu. Ama şüphesizdir ki bu Mona Roza’nın sihrini bozmadı..
HATİCE MERVE ALKAN
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!