Mindfulness: Mutlu Yaşamın Anahtarı
‘’Dalgaları durduramazsın, fakat sörf yapmayı öğrenebilirsin.’’ Jon Kabat-Zinn İ
Son yıllarda, Türkçeye ‘’Bilinçli Farkındalık’’ olarak çevrilen bir yabancı kelime girdi hayatımıza: MINDFULNESS. Okulda mindfulness, ilişkilerde mindfulness, işyerinde mindfulness, düşüncede mindfulness… Aslında yeni bir kavram değil, 2500 yıllık Budizm öğretilerinden ilham alan ve 1970’lerden beri mevcut olan bir kavram.
Mindfulness nedir?
Kısaca açıklamak gerekirse, mindfulness, herhangi bir yargılama ve düşünce olmaksızın, sadece içinde bulunulan ana odaklanmak anlamına geliyor. Hani şu ‘’anda ol, anı yaşa’’ dediğimiz durum.
Peki anda olunca ne değişiyor hayatımızda?
Zihnimizden, günde ortalama 60.000 düşünce geçiyor. Bunların %70’i tekrarlanan düşünceler. Ve bunların da %70’i olumsuz düşünceler. Yani, zihnin görevi aslında problem çözmek olduğundan, daima olumsuza takılmaya meyilli. Bu yüzden geçmişi bırakamıyor, yaşadığımız olumsuzluklar, yaptığımız hatalar ya da başarısız hissettiğimiz durumlar üzerine sürekli düşünmeye devam ediyoruz.
Diğer yandan gelecek kaygılarımız da zihnimizi sürekli meşgul ediyor. Özel hayatımızda, işyerimizde ya da okulda yaşadığımız sorunlar, ilişkilerimizdeki sıkıntılar, maddi kaygılarımız, gelecek kaygımız, sürekli olarak düşünmemize sebep oluyor.
İşte geçmiş ile gelecek arasında sürekli gidip gelen zihin, asla huzur bulamıyor ve şimdiki anı deneyimleyemiyor. Diğer bir deyişle ‘’anı ıskalıyor’’. Bu yüzden de, geçmişin muhasebesini yapıp hesapları kapatamadığı gibi, gelecek kaygıları için de çözüm üretemiyor. Oysa ki tüm çözümler şimdide, yani şu anda. Ve tüm çözümler, harekete geçmeyi gerektiriyor. Harekete geçmek ise, ancak doğru yönlendirilmiş bir zihin ve sistemli düşünmek ile mümkün. Bunun için de, zihnin çöplüklerden arındırılması, yani, faydasız düşüncelerden, geçmişin pişmanlıkları ve geleceğe dair kaygılardan kurtulması gerekiyor.
Mutsuzluğu yaratan düşüncelerdir. Şimdiki anda mutsuzluk yoktur, çünkü henüz deneyimlenmektedir. Şimdiki anda merak vardır, deneyim vardır, yaşam vardır.
İşte tam da bu yüzden mindfulness çok önemli. Çünkü ‘’mindful’’ olabildiğimiz durumlarda zihnimizin esiri olmayıp, hayatımızın kontrolünü elimize alabiliyor, bilinçli farkındalığımızla sorunlarımızı görüp çözüm üretebiliyor, hareket ederek ilerleyebiliyoruz. Aksi halde takılıp kalıyor, hem motivasyonumuzu, hem de hareket kabiliyetimizi yitiriyoruz.
Öyleyse nasıl ‘’mindful’’ olacağız?
Öncelikle zihnin serseri akışını kontrol altına alabilmek ve zihni doğru yönlendirebilmek için meditasyondan yararlanabiliriz. Çok çeşitli meditasyon teknikleri mevcut. Kişi, kendisine uygun olan ve iyi gelen bir tanesini seçebilir, fakat başlangıç olarak en çok önerilen ve en kolay uygulanabilen teknik, nefese odaklanmak. Sessiz ve rahatsız edilmediğimiz bir ortamda 10-15 dakika boyunca ritmik bir şekilde alıp verdiğimiz derin nefeslere odaklanarak zihni sakinleştirmek, büyük fark yaratıyor. Zihnimizdeki kara bulutları dağıtıyor ve olumlu düşünmeyi, dolayısıyla sorunun dışına çıkıp çözüme odaklanmayı sağlıyor. Her gün en az 1 kez bu egzersizi yapmakta fayda var. Kişi, zaman içinde zihnini sakinleştirmeyi öğrendikçe, gün içinde herhangi bir yerde ve zamanda bunu yapabilecek hale gelebiliyor. Unutmamak lazım ki her türlü değişim için istikrarlı olmak ve tekrar etmek çok önemli.
Meditasyon dışında yapabileceğimiz bir başka egzersiz, günlük hayatımızda zihnimizin geçmişte ya da gelecekte dolaştığını veya bir probleme takıldığını hissettiğimiz anda onu ana geri getirmek ve anda olanlara odaklamak. Örneğin bulunduğumuz odadaki eşyalara veya insanlara bakmak, etrafımızdaki sesleri dinlemek ya da aynı anda yaptığımız bir iş varsa ona odaklanmak gibi. İlk zamanlarda zor olacaktır, ancak yapmaya devam ettikçe, aslında günün büyük bölümünde anda olmadığımızı fark ediyoruz ve zihni şimdiki zamana geri getirmek giderek daha zevkli bir oyun haline geliyor. Bir süre sonra da alışkanlığa dönüşüyor ve kişi kendiliğinden hafiflemiş ve mutlu hissetmeye başlıyor.
Mindfulness bir yaşam biçimi ve tüm yaşama yayılması gereken bir anlayış. Dolayısıyla Mindfulness çalışmalarının da pek çok boyutu var (ilişkiler, düşünme biçimleri, öfke kontrolü, bakış açısı geliştirme, hedef koyma, planlama gibi). Fakat başlangıç olarak, günlük yaşamda yaptığımız her işi, %100 odaklanarak yapmak, bir anda sadece tek bir işi yapmak, aynı anda farklı konulara kafa yormamak, biriyle konuşurken onu can kulağıyla yani kalpten dinlemek, yediğimiz yemekten, izlediğimiz filmden, yürüdüğümüz yoldan, okuduğumuz kitaptan alabileceğimiz en fazla faydayı almaya çalışarak, her şeye ve herkese küçük bir çocuk merakıyla yaklaşmak da kuşkusuz önemli bir fark yaratacaktır.
Unutmamak gerekir ki, farkında olunmayan bir yaşam, yaşanmamış demektir. Yaşam şimdi ve buradadır, çünkü gerçek olan sadece şu andır.
Tijen ÖZER
Profesyonel Yaşam Koçu ve Eğitmen
www.tijenozercoaching.com