Kırlardan Ufuklara: Jane Austen
18. Yüzyıl’da İngiltere’nin kırsal bölgesi Hampshire’da doğan Jane Austen, sınırlı imkanlara ve zamanında mevcut olan yerleşmiş algılara karşı bu küçük köyde, kırlara bakan ufak masasına oturup yazdığı romanlarla bu algıları yıkmayı başarabilmiş ve İngiliz edebiyatı tarihindeki en ünlü yazarlardan biri olmuştur. Gelin birlikte Austen’ın hayatına ve yazdığı romanlardan uyarlanmış olan filmlere birlikte bir göz atalım!
Jane Austen, 16 Aralık 1775 tarihinde İngiltere’de doğmuştur. Jane’in yaşadığı dönemde roman türü ciddiye alınmazdı. Kadınların kafalarını doldurmak için yazıldığı, içi boş, mantıktan yoksun ve tamamen duyguya odaklı bir tür olarak düşünülürdü. Jane, çok genç sayılabilecek yaşlarda öykülerini yazmaya şu anki romanlarının taslaklarını oluşturmaya başlamıştı. Yazdıklarını ailesine ve özellikle kız kardeşi Cassandra’ya sık sık okur, onların eleştirilerini oldukça önemserdi. Dönemin yaygın düşüncesine karşılık Jane hiçbir zaman roman yazmaktan utanmadığını söyleyerek kendi yolunda yürümeye devam etmiştir.
Yaşadığı dönemde kadın bir yazar olması pek yaygın bir şey değildi ve insanlarda bu durum iyi bir izlenim bırakmıyordu. O dönemde kadının yerinin ev olması gerektiği, kadının evlenip sadece eşi, ailesi ve evi ile ilgilenip başka işlere burnunu sokmaması gerektiği düşünülüyordu. Kadınlar zorunlu oldukları için evlenirlerdi ve çoğu severek evlenecek kadar da şanslı değildi. Jane, Tom Lefroy adında birisini sevmişti. Hatta Pride and Prejudice isimli romanındaki Mr. Darcy karakterini Tom’dan esinlenerek kaleme aldığı düşünülür. Jane kardeşi Cassandra’ya yazdığı mektuplarda Tom’dan, onu ne kadar sevdiğinden sık sık bahsederdi fakat Jane ve Tom hiçbir zaman evlenemedi. Romanlarından birinde “Ah Lizzy, Sevmeden evlenme de ne yaparsan yap!” diye yazan Jane de hiçbir zaman evlenmedi.
Jane Austen, romanlarında mizah ve gerçekliği bir arada tutarak sık sık kendi sosyal çevresini ve tanıştığı insanları anlatırdı. Gözlem yeteneği sayesinde dönemin romanlarına göre teknik açıdan kusursuz sayılabilecek romanlar yazmayı başarmıştı. Jane Austen Pride and Prejudice, Emma, Sense and Sensibility gibi romanlarının başkahramanlarını, kendi hayatına benzeyen genç kadınlardan esinlenerek oluşturmuştur ve kendisi evlenmek istemediği halde tüm romanlarının sonunda kahramanları mutlu birer evliliğe sahip olmuştur.
Tarih 18 Temmuz 1817 olduğunda ise Austen göğüs kanserinden dolayı hayatını kaybetmiştir. 2017 yılında, ölümünün 200.yılı anısına İngiltere’deki evi müzeye çevrilmiş ve bu müzede Jane Austen’a ait 41 özel eşya da sergiye sunulmuştur. Gitmek isteyip gidemeyenler için ise şöyle güzel bir iyilik yapıp Austen’ın evini -müzesini- online şekilde gezmeye açmışlar.
Jane Austen’ın kısa bir hayat öyküsünün ardından gelin birlikte romanlarından günümüze uyarlanan filmlere göz gezdirelim.
Pride and Prejudice
Austen’ın en klasik romanlarından biri olan Pride and Prejudice’ın ilk olarak 1995 yılında 6 bölümlük mini bir dizi ile izleyicilerin karşısına çıkıyor daha sonra Joe Wright tarafından yönetilen ve 2005 yapımı olan filmde İngiltere’nin kırsalında yaşayan Elizabeth Bennet ve ailesinin yaşantısının yanı sıra Elizabeth Bennet ve Mr. Darcy’in aşkından bahsediliyor. Filmin başrolünde Keira Knightley, Elizabeth Bennet rolü ile yer alıyor ve onun aşkına eşlik eden Mr. Darcy’i ise Matthew Macfadyen canlandırıyor. Ayrıca film Oscar’a birçok alanda aday olmuştur ve BAFTA ödülü kazanmıştır.
Sense and Sensibility
Jane Austen’ın aynı isimli romanından uyarlanan film 1995 yapımıdır. Filmde Mr. Dashwood’un ölümünün ardından arkada kalan eşinin ve iki genç kızının hayatından bahsedilir. Film 19.yy İngiltere’sindeki toplumsal gerçekliği, sınıf farkını, kadının rolünü oldukça güzel bir şekilde ortaya koyar. Filmde Emma Thampson, Kate Winslet, Hugh Grant ve Alan Rickman gibi usta isimler başrolde yer alır. Filmin yönetmenliğini Ang Lee, senaristliğini ise başrolde yer alan Emma Thampson üstlenmiştir. Film, 7 dalda Oscar’a aday gösterilmiş, Kate Winslet ilk defa bu film ile Oscar’a aday gösterilmiş, Emma Thampson ise bu filmle birlikte 2.kez Oscar elde etmiştir. Ayrıca film, En İyi Film dalında Altın Küre’ye de sahip olmuştur.
Emma
Austen’ın en yeni film uyarlaması olan Emma, 2020 yapımı bir filmdir. Filmin başrolünü şu an The Queen’s Gambit ile oldukça popülerleşen bir isim olan Anya Taylor-Joy üstlenir. Filmde zengin ve bekar bir kız olan Emma Woodhouse’un yaşantısından ve gerçek aşkı arayışından bahsedilir. Ayrıca 1995 yapımı Clueless isimli film de Emma romanından esinlenerek beyaz perdeye modern bir şekilde uyarlanmıştır.
Becoming Jane
Bu seferki filmimiz Jane Austen’ın romanlarından değil kendi hayatından esinlenerek beyaz perdeye yansıtılmıştır. 2007 yapımı olan film Jane Austen’ın muhteşem romanlar yazdığı hayatını konu alır. Filmde Jane Austen rolünü Anne Hathaway üstlenirken, Jane’in büyük aşkı Tom Lefroy’a ise James McAvoy hayat verir. Tüm romanlarında “Karakterlerim biraz sıkıntı yaşadıktan sonra mutlu sona ulaşacaklar” diyen Austen’ın hayatını anlatan bu film, neden romanlarının mutlu sonla bittiğini izleyiciye oldukça güzel bir şekilde yansıtıyor.
“Ekilen her şeyin zamanı gelince hasadı alınır. Yaşattığınız her şeyi günün birinde yaşayacağınız gibi.” – Jane Austen
Şeyma Zarzavatçıoğlu
Yazarımızın diğer yazıları;
Soğuk Kış Günlerinde İçinizi Isıtacak 5 Mükemmel film
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!