Büyük Usta: Kemal Sunal

“Güldürmeyi Bilmek İçin, Ağlamayı Bilmek Gerekir.”
Türk televizyon tarihinde önemli ve hatrı sayılır bir usta, ‘Kemal Sunal’, bir çoğumuzun ‘İnek Şaban’ı. Canlandırdığı karakterleriyle bizleri eğlendirirken dertlerimize de ortak olan ve bizlere verdiği mesajlar ile ufkumuzu açıyordu. Peki kimdir hem güldüren hem öğreten; Güdük Necmi’nin değimiyle ‘İnek Şaban’ı Gelin daha yakından tanıyalım usta oyuncuyu.
İstanbul’un Küçükpazar semtinde Malatyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen oyuncunun babası Migros’tan emekli Mustafa Sunal, annesi Saime Sunal’dır. Ailenin en büyük çocuğu olan Kemal Sunal’ın Cemil ve Cengiz adında iki de kardeşi vardır.
Usta oyuncu eğitim hayatını anlatırken Hababam Sınıfındaki ortamına benzetiyor. İlkokulu Mimar Sinan İlkokulu’nda okuyan Sunal, Vefa Lisesi’nden ise 11 yılda mezun olmuştur. Sebep olarak da “Bu benim tembelliğimden veya salaklığımdan ileri gelen bir şey değildi. 15-20 kişilik bir grubumuz vardı. Beraber vakit geçiriyorduk, beraber kalıyorduk. Anlaşmış bir gruptu. Bir nevi haylazlıktı tabii.” diye açıklayan usta oyuncu, yüksek tahsiline ise Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde başlasa da bu bölüme devam edememiştir.
Eğitim hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan sanatçı, Emayetaş Fabrikası’nda çalışmış, elektrikçide çıraklık yapmıştır. İş yaşantısını, “Ekonomik durumumuz iyi değildi. Babam Migros’tan emeklidir. Yaz tatillerinde ayakkabı, kitap parasına yardımcı olmak için çalışırdım.” diye açıklamıştır. 35 yaşında askere giden sanatçı, diğer askerlerin kendisini görünce gülmeye başlaması sebebiyle, ‘birliğin düzenini bozuyor’ denilerek, eğitimlere katılmamış ve kademede görev almıştır. Usta birliğinde ‘armoni mızıkası’ simli moral grubuna dağıtımı olmuştur. Bu vesile ile Türkiye’nin birçok bölgesinde askerlik yapmıştır. Sanatçı, Devekuşu Kabare Tiyatrosu’ndayken, 1972-1973 tarihindeki Ankara turnesi sırasında sonradan eşi olacak Gül Sunal ile tanışmış, 1975 Nisan ayında Beyoğlu evlendirme dairesinde evlenmiştir.
Bu evlilikten Ali ve Ezo isimli iki çocukları olmuştur. 12 Eylül döneminde yarım bıraktığı üniversiteyi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nden mezun olarak 1995 yılında tamamlamış ve ardından yüksek lisans yapmıştır. Yüksek Lisansını ‘TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü’ isimli teziyle yapmıştır.
Zorlu, fedakar ve samimi bir hayat hikayesi olan Kemal Sunal, bu prensipleri iş ve eğitim hayatında da sergilemiştir. Uğur Dündar’ın Arena programında verdiği röportajda, Dündar’ın kendisine yönelttiği şu soru ile gönlümüzdeki Kemal Sunal’ı tasvir etti. “Nedir bu sevginin arkasında yatan sır ya da gerçek?” Usta sanatçı ise bu soruya şöyle cevap verdi:
“Bu sevginin arkasında yatan sır, benim ilk başta sade bir vatandaş olmamdan, halkın arasından gelmemden, sırtımı halka dayamamdan kaynaklanıyor. Ben bir balon değilim, öyle çıkanlar var. Her gün basında ve televizyonda gözüküyorlar ve gözükmeye de mecburlar ayakta kalabilmek için. Ama benim böyle bir şeye ihtiyacım yok, senelerce de olmadı. Çünkü ben sırtımı halka dayadım’.
Günümüzde dahi sevilerek izlenen filmleri ile bizi kahkahaya boğan Sunal, bunun yanında bizlere bir çok mesaj da veriyor. Hababam Sınıfı ile başlayan ‘Şaban’ ironisi bir çok filmde anılmaya başlanmıştır. Hababam Sınıfı’nın; Sınıfta Kaldı, Uyanıyor, Tatilde, Dokuz Doğuruyor ve Güle Güle serilerinde hafızamıza kazınan karakteri ile bir çok filme konu ve başlık oldu ve bunlardan göze çarpan bazı karakterler ile halkın sesi ve derdini beyaz perdede canlandırdı.
Bekçiler Kralı (1971): Filmde, görev yaptığı mahallede vatandaşa eziyet eden muhtara, bakkala, manava, tüpgaz bayiine uyarılarda bulunan bekçi Şaban’ın öyküsü anlatılır. Şaban’ı İçişleri Bakanı’nın yeğeni olduğunu sanan komiserin tüm şikâyetleri göz ardı etmesi sonrası Şaban çöpleri toplatmayan temizlik işleri müdürüne ve çocukları zehirleyen sanayi artıkları için kanalizasyon yaptırmayan fabrika sahibine kafa tutmaya başlar.
Kibar Feyzo (1978): Sunal, töre, ağalık ve geçim derdi ile o dönemde yasak olmasına rağmen kula kulluğu konu edinen filmde cahil davranışların sonucunda neler ortaya çıkacağını kurgulu bir şekilde canlandırmıştır. Bu filminden sonra ‘ağaya beleş’ lafı dilimize dolanmaya başlanmıştır.
Zübük (1981): Aziz Nesin‘in Zübük adlı eserini beyaz perdeye uyarlayan kişi Kartal Tibet’tir. Film, milletvekilliği mesleğinden ihraç edilen İbrahim Zübükzade’nin yaşam öyküsünü konu alır. Sözünde durmayan ahlaksız adam olduğunu Gazeteci Yaşar ile öğrenen köylüsü arasında yaşadığı olaylar ile Türk Siyasetinde ki çarpık karakterleri hicveder.
Gurbetçi Şaban (1985): Almanya’ya iş bulmak ümidiyle giden ama çalışma izni olmayan Türklerin arasındaki sağlıksız, zorbalıklara ve haksızlıklara karşı direnen gariban bir köylüyü canlandırmaktadır.
Davacı (1986): Filmde, bir köyde yaşayan iki komşunun aralarındaki dava ve süregeçen 7 yıl anlatılmaktadır. Yargı düzenine bir eleştiridir. Bir bakıma adalet kapısına gidip adalet ararken bir daha düşünmenize neden oluyor.
Poliezei (1988): Türk-Alman ortak yapımı bir film. Almanya’da disiplinin konu edildiği filmde, Türklerin gurbette yaşadığı sıkıntılara da yer verilmektedir ve çoğu sahnede göndermeler yapılmaktadır.
Uyanık Gazeteci (1988): Gazeteci Ali yaptığı yanlış haberler yüzünden çalıştığı gazeteyi sürekli zor durumda bırakmaktadır.
Bunlar gibi daha onlarca farklı konulara değinen usta oyuncu, sade ve disiplinli bir yaşam tarzı ile önce ailesine daha sonra bizlere örnek bir kişilik olarak ve ardında onlarca eser bırakarak aramızdan ayrıldı.
Kimi zaman ’Kapıcılar Kralı’, kimi zaman ’Şabanoğlu Şaban’, kimi zaman ’Çöpcüler Kralı’ oldu. Her seferinde bizi çok güldürdü. Güzel yürekli insan Kemal Sunal, iyi ki bu dünyadan geçtin!
Nurlar içinde uyu Büyük Usta.
Güdük Necmi’nin ‘İnek Şaban’ı, Kapıcılar Kralı ’Seyit’, Çöpçüler Kralı ’Seyit’’e…
Ahmet Eflatun BERKÖZ
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!