1917 Film İncelemesi – Bir Film Hiç Kesmeden Çekilebilir Mi?
Bir film hiç kesilmeden çekilebilir mi? Genellikle filmlerin giriş sahnelerinde sıkça kullanılan bu teknik, 2019 yılında koca bir filme dönüşüyor. Daha önce bu teknik hiç kullanılmadı mı sorusu akıllara gelebilir. Fakat bu kadar büyük bir yapımda bu kadar zorlu tekniğin denenmesi ve gelişen teknoloji sayesinde ünlü yönetmen Sam Mendes’in imzasıyla mükemmel bir şekilde gerçeğe dönüşüyor. Ama tabii ki bunlar yeterli mi, maalesef hayır. Gelin birlikte bu tekniği doğru kullanmak için nelere dikkat edildiğini 1917 film incelemesi yazımda birlikte ele alalım.
1917 filminin tamamen bir festival-sanat filmi olduğunu düşünmüyorum lakin plan sekans tekniğini yönetmenimiz ve görüntü yönetmenimiz muazzam bir şekilde uygulamışlar. Plan sekans olayı fazlasıyla zor ve meşakkatli bir iş. Her film çekilmeden önce ilk olarak resmedilir. Storyboard… Her açı, her plan ve akla gelebilecek her durum filmden önce genellikle yönetmen tarafından resmedilir. Lakin bu durum ayrı ayrı yapılır. Mesela bir iki dakikalık akış için çok fazla plan belirlenebilir ve daha sonra çekim zamanı bu planlar önceden hazırlanılmış olduğu için yönetmene fazlasıyla kolaylık sağlar. Tabii bu storyboard olayı sanat(arthouse) sineması için genel bir ifadeyle çok da zor olmayan bir eylem. Plan sekansların ağırlıklı olduğu herhangi bir sanat filminde mesela başrol oyuncumuz uzun uzun dağları seyreder. Sonrasında açı değişir ve farklı bir durumun içine kamerayla girmemiz sağlanır. Kısaca böyle özetlenebilir. Bu filmin storyboardını yapan koca yürekli kişiye sevgiler, saygılar…
Hiç Kesme Yapmadan Bir Film Nasıl Çekilir?
Tabii, kesme yapılması gerekiyor. Oyuncuların makyajlarını tazelemek, ortam değiştirme veya bunun gibi birçok sebep seyirciye fark ettirmeden kesme yapılmasına olanak sağlayabilir. Burada dikkatinizi çekmek istediğim, makyajın öyle çok basit bir sebepten tazeleme yapılması değil, tam tersine bir patlama veya yaralanma sahnesinde ciddi bir uğraş gerektiren durumları kapsaması. 1917 filminde tahminime göre 27.dakikaya kadar kesme yapılmıyor. 27 dakika… Bir kısa film izlemiştim, adı Colera’ydı. İki sahneden oluşan bir kısa filmdi. Özetle deneysel bir kısa filmdi. Filmin girişinden belirli bir noktasına kadar hiç kesme yapılmıyordu. Sonrasında hastalıklı karakterimize bir taş atılıyordu. Tam bu sırada seyirciye belli etmeden, açı değişmeden bir geçiş yapılıyordu. Taşı yiyen karakterimize doğru steadyshot çekim tekniğine geçiliyordu. Burada kesmeyi nasıl anlarız? Taşı yiyen karakterimize geçiş yapılırken ufak bir sarsıntı efekti veriliyor ve kamera birden bu hastalıklı karaktere yapışıyor gibi bir izlenim çıkıyordu. Bu belli etmeden geçiş aynı şekilde bu filmde de yapılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam filmin 27. Dakikasında bir patlama sahnesinde bu tekniğe benzer bir teknik kullanılıyordu. Colera adlı kısa filmi izlemenizi tavsiye ederim, yalın anlatım tekniğiyle hem kısa film mantığını hem de çekim tekniğiyle anlatılmak istenen mesajı çok güzel bir şekilde seyirciye sunan bir filmdir. Neyse biz dönelim.
Neden Bu Film Hiç Kesme Yapmadan Seyirciye Aktarılmak İstenmiş Olabilir?
Karakterler sürekli hareket halinde olduğu için ve yönetmenin de bizi 1917 filminin içinde tutmak istemesi nedeniyle tercih edilen çekim tekniği bu şekilde. Aksiyonu bol olduğu için yönetmen gerilimi zaman zaman en uç noktaya çıkarmayı amaçlamış.
Bu Tekniği Kullanmak Çok Zor Mudur?
İnanılmaz derecede zor. Fevkalade zor. İlk olarak mekanı en ince ayrıntısına kadar bilmek gerekiyor çünkü sinematografik olarak filmin fire vermemesi gerekiyor ve herhangi bir açıklıkta seyirci konsantrasyonunu kaybedebilir. Her bir saniye için oyuncu nerede durması gerektiğini, herhangi bir mizanseninin çerçevenin dışına çıkmaması için çaba yerini çok iyi bilmesi, diğer karakterin önüne geçmemesi, duyguyu iyi verebilmesi, diyaloglarını hatasız bir şekilde aktarabilmesi, her saniye filmin içinde olabilmesi, kameranın varlığını görmezden gelebilmesi ya da öyleymiş gibi davranması ve daha birçok şeyi çok iyi yapabilmesi gerekiyor. Set ekibinin çok iyi hazırlanması, çekim sırasında en ufak hata yapılmaması, kameramanların takip sahneleri sırasında çok iyi konsantre olmaları, Boom tutan kişilerin sesleri kaçırmaması, ışık dizaynının çok iyi planlanması, koreografların aksiyon sahnelerini hatasız bir şekilde prova alıp çekim ekibine aktarması, yönetmenin her ince ayrıntıyı ince eleyip sık dokuması gerekiyor. Ben yazarken zorlandım, adamlar bunları eksiksiz yapabilmiş resmen. Ayakta alkışlanacak bir iş. Yani diyelim ki ilk 27.dakikanın 26.dakikasında bir hata yapıldı -ister kamera önü, ister kamera arkası- bu sahnenin baştan tekrar çekilmesi gerekiyor. Yani bunu yaşadıklarını da düşünmemek saçma olur. Oyuncu ve set ekibinin yüzlerce kez prova yapması gerekiyor ve bazen bazı yönetmenler elinde fazla görüntü olabilmesi için oyuncu veya set her şeyi doğru yapsa da birkaç tekrar alması da eklenecek ayrı bir not. Sesçisinden ışıkçısına, görüntü yönetmeninden kameramanına, oyuncusundan figüranına herkesin çok iyi konsantre olması ve en önemlisi sabırlı olması gerekiyor. 1917 filminde yakaladığım kesme sayısı 6-7 taneydi. Birkaçından emin olamadığım için minimum bu sayıyı belirtebilirim. Film 115 dakika civarı… 6 kesme… Çıldırdınız mı yahu?! Sonuç olarak ortaya çıkan iş ortada ve tartışmasız harika bir deneysel sinema örneği. Daha önce plan sekansın bu kadar ağırlıklı olduğu bir film izlemedim… Tek planda film bu iş biraz daha kolay yapılabilir ama bu film tek mekan da değil.
Hikaye ve Sinematografi Arası Denge…
Plan sekansın zorluğuna daha fazla değinilebilir ama ben biraz da hikayeye değinmek istiyorum. Hikaye beni çok cezbetmedi açıkçası. Sinematografinin doygunluğuna daha çok vardım. Zaten şu ana kadar anlattıklarımdan dramaturjinin mi yoksa sinematografinin mi daha üstün olduğunu anlamışsınızdır. Yani asıl olay da bu zaten. Sonuç olarak bir hikayeyi izlemek için film izliyoruz, istediği kadar görsellik daha ön planda olsun ama en önemli iki unsurdan birisi hikaye. Kuleshov tekniğinde bile tek tek, art arda gelen görseller bir hikayeyi anlatıyor. Diyalogsuz, insansız, insanı, insana anlatabilmek. Fakat bu filmde giriş kısmı ve final kısımları oldukça yetersiz bir şekilde sunulmuş. Amaç izleyiciye yapılan yolculuğun seyirciye ordaymış hissinin verilmesi kısaca ama yeteri kadar kaynağım olmayan bir amacın benim için önemi ne kadar olur tartışılır. Gelişme kısmı ağırlıklı olarak seyirciyi germek temeline dayandırılmış. Gerilim… Temel…
Sonuç – ÖLÜ KİRAZ AĞAÇLARI
Bir ara ben neden bu adamlar yola çıkıyor unuttum. Hatta yazar bile belki de unutmuş. Ama iyi bir açıklaması da var tabii ki. Ölü kiraz ağaçları… İşte bu metaforu çok iyi kullanmış yazarımız. Bir sahnede yazarımız iki karakterin kiraz ağaçlarının yanından geçtiği sahnede karakterlerimizle ölü kiraz ağaçlarının ölümünden konuştuğu bir diyalog eklemiş. Kiraz ağaçları ölür mü işte ölmez tohumları dökülür bir tohum bir sürü tohum olarak topraktan yeniden yeşerirmiş falan. Başta yazarın edebiyat yaptığını düşündüm, işte ağaçlar telef oluyor yazık günah gibi bir sosyal mesaj… Fakat bu tohumlar karşımıza iyi bir sahnede çıkıyor tekrardan. İlk önce amacımı kaybeden ben, daha sonrasında amacını kaybeden karakter bir nehirde sürükleniyoruz. Sürüklendiği sırada nehrin üzerine düşmüş kiraz tohumlarını fark ediyor. Fark ediyorum… İşte konu böyle finale bağlanıyor. Filmin başından son kısmına kadar sürüklenmemiz bu tohumlarla aktarılmış. Yani her asker(insan) aslında birer tohum ve sürüklenen sadece karakterimiz değil aslında insanlık ve amacımız. Burada işte sonunda final sahnesine geçtik ve amacımızı tekrar ele aldık. Ya yazar bizi de karakterle sürüklemek istedi ya da bu metaforu açıklayabilmek için hikayeyle bağdaştırma gereksiniminde bulundu. Riskli bir eylem. Yani şöyle düşündüm kısaca; sinemanın amaçtan çok araç olduğu… Yani bize gerilim yaratarak araç mı yoksa hikayeyi vurgulamak için amaç mı? Tartışılır. Benim arada kalmama sebep olan düşünceler bunlar genel olarak.
Fakat yine de sonuç olarak bu filmin arthouse film kategorisinde değerlendirilmesi gerekli ve şart. Sebebi şu; ticari bir kaygı gütmediği, deneysel sinema kategorisinde değerlendirilmesi ve en önemlisi eğlenceden çok psikolojik tahlillerin baskın olduğu filmlerden birisi olarak ele alacağımız için sanat filmi olarak değerlendirilmesi daha uygun. Ben keyfimden demiyorum yani akım sineması ve kuramsal gerçekliğin savunduğum nitelikler bunlar. Bana kalırsa arada değerlendirebileceğim bir filmdi. Çünkü çift taraflı bir film. Hem bizi herhangi bir Hollywood filmi gibi gerilim verme, hem de asker psikolojisini yaşatma amacı taşıyan bir film. Evet senaryo giriş, gelişme, sonuç olarak bize klasik bir Hollywood klişesi sunuyor ama tartışmaya açık konulardan en önemlisi bu.
1917 film incelemesi yazımı, bu filmi yapılan deneysel eylemin çok başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğini fakat buna rağmen hikaye olarak beni tatmin etmeyen bir film olduğunu ekleyerek bitirmek isterim. Sevgiyle kalın.