Van Gogh Hayatı ve Eserleri
Buğday tarlasından hastane odasına, yıldızlı geceden badem ağacına… Dünyaca ünlü ressam Vincent Van Gogh; tabiri caizse sanat dâhisi. Hikayesine misafir olalım, Hollanda’dan Paris’e savrulalım onunla birlikte. Van Gogh hayatı ve eserleri:
Günümüzde en tanınmış ve dünyanın en önemli ressamları arasında bilinen Van Gogh hayatı ve eserleri herkes tarafından merak edilmiştir. Van Gogh Hollandalı üst orta sınıf bir ailenin çocuğudur. Modern sanatın en başında gelen art izlenimci ressam, 1881 yılında resim yapmaya başlayana kadar son derece sessiz ve ciddi bir hayatın içerisindeydi. Öğretmenlik, satış gibi farklı meslekleri tecrübe ettikten sonra 27 yaşında ressam olmaya karar vererek, Hollanda’nın kırsal hayatı ve kasvetini işlemek eserlerinin vazgeçilmezi haline geldi.
Paris’te yaşadığı yıllarda ise eserlerindeki kasvet ve boğucu havayı kırarak keşfettiği ressamlar sayesinde daha canlı renkler kullanarak eğlenceli konuları resmetmeye başlamıştır. Eserleri giderek natürmortlara ve yerel manzaralara yeni yaklaşım getirmesine önayak oldu. Paris’in renkli hayatı istediği üne kavuşmasında etkili olmadığı için Fransa’nın güneyinde sakin bir yer olan Arles’e taşınma kararı almıştır. Bu karar, resimlerinde kendine özgü bir üslup geliştirmesini sağladı ve zeytin ağaçları, selviler, buğday ve ay çiçek tarlaları sık sık tuvaline konu olmaya başladı.
Arles’te yaşadığı yıllarda birlikte çalıştığı Gauguin ile aynı konulara yönelerek ortak çalışmaya başlamalarıyla, bir gece aralarında yaşanan tartışmalar sonucunda Van Gogh hırsına yenik düşerek eline usturayı alıp kendi kulağını keser. O gün itibariyle sanat dünyasında ‘’Kulağı kesik sanatçı’’ olarak anılmaya başlar. Yaşanan olaylar sonucunda akıl hastanesine yatırılan ressam, kendi isteği ile hastaneden ayrılmak istese de süregelen bunalımlar sebebiyle kendini göğsünden vurarak intihar etmiştir. 37 yaşına kadar manzara, portre, otoportre ve natürmort gibi bıraktığı pek çok güçlü esere hayat verdi. Modern sanatın temelini oluşturan Van Gogh, kendine has fırça darbeleri ve kullandığı renkler ile dünyanın en özel ressamları arasında yer alıyor.
Sanatçı’nın intihar edene kadar yapmış olduğu eserler, Arles’te Vincent Van Gogh Vakfı’nda sergilenerek ziyaretçilere sunulmaktadır. Ölümünün ardından tüm dünyada kısa sürede üne kavuşan ressam, eserlerinde yakaladığı anlamlar sayesinde eserlerinin daha gerçekçi olmasını sağlıyor.
‘’Çoğu zaman gecenin gündüzden daha canlı ve daha renkli olduğunu düşünürüm.’’ diyor Vincent Van Gogh. Yıldızlı Gece’de bir yıldızı resmederken düşlüyor belki de bunu. Ya da Arles’teki Yatak Odası’nda kardeşine yazdığı mektuplarla canlanıyor, belki de uyanışın ve umudun sembolü Badem Ağacı, pencereden odasına misafir olarak aydınlatıyor gecesini. Belki hepsi belki hiçbiri… Yaşadığı hayatı, mücadelesini, hırsına yenik düşen çabasını anlamak zor ressamın. Ama gelin tablolarına konu ettiklerinin hikayesine bir göz gezdirelim. Gecenin daha canlı olduğunu yüklediği anlamlar mı yoksa içerisindeki kasvetten bir kaçış yolu mu olduğuna bakalım. Gelin, gelin misafir olalım ressamın iç dünyasına.
Arles’deki Yatak Odası, 1889
Arles’deki odası birden fazla çizilen eserlerinden biri. Amsterdam’da bulunan ilk resim, ressam hastanedeyken meydana gelen sel sonucunda hasar görmüştür. Bir yıl aranın ardından bu resmin bir kopyasını daha yapmış ve şu an Chicago’daki Art Institude’de bulunmaktadır. Eserin üçüncü kopyası ise, annesi ve kardeşi için resmettiği, daha küçük boyutta bir Arles Yatak Odası’dır. Paris’te Musee d’Orsay’da bulunan eserin süreçle birlikte renk değişimlerini fark edilmekte. Tabloya son dokunuşu yaptığında odadaki çerçevelere kendinin ve kardeşinin portresini yerleştirdiğini de Van Gogh Müzesi’nde görebiliriz.
Yıldızlı Gece, 1889
Ressamın en ünlü ve en çok tartışılan eseri; Yıldızlı Gece… Kendi fırça darbeleri sayesinde hemen ayırt edilen resim, bir romana konu olmasının yanı sıra Don Mclean’ın bir şarkısına da ilham kaynağı niteliğindedir. Eser, ressamın akıl hastanesinde yattığı yıllarda çok da düzenli olmayan akıl sağlığı ile penceresinden güneşin doğuşundan etkilenmesiyle, gerçekten sıyrılıp Van Gogh’un hayal gücüyle meydana gelmiş bir tablodur.
Bu eser Van Gogh’un yıldızları resmettiği ilk tablodur. Diğeri ise;
Cafe Terrace At Night, 1888
Bu eserini, kafeyi gördüğünde gece yapmaya karar vermiştir. Renklerinden çok etkilendiği için gözünün gördüğü şekilde ve az ışık altında resmetmiştir.
‘’Yıldızlı bir akşamda o kafenin dışarıdan görünüşü, en az yıldızlar kadar parlak. Tabloyu karanlıkta gördüğüm renklerle resmedeceğim. Kafenin sarısı benim gördüğüm sarı olmayabilir, hatta yerdeki taşların rengi başka bile olabilir… Şu bir gerçek ki, gece ışığında yeşil yerine mavi görebilirim, lilayı mor seçebilirim. Ama beyaz ışıktan, mum ışığına geçtiğin zaman en zengin sarıları ve turuncuları yakalayabiliyorsun.’’
Ay çiçekleri, 1888
Ressamın dünya çapındaki en ünlü eseri olan Ayçiçekleri, ilk serisinde olgunlaşmış ayçiçekleri şeklinde görülür. İkincide bir vazo içerisinde farklı sayılarda; Gauguin’in kendisini ziyaret edeceğini öğrendikten sonra resmettiği tablodur. Gauguin tabloları çok beğenir fakat yaşadıkları tartışma sonucu ilişkileri son bulmuştur. Bu resimler sayesinde Ayçiçeklerini kendi sembolü haline getirmiştir. Vazodaki ayçiçeklerinin üçüncüsü Londra’daki Nation Gallery’de, Sonuncusu ise Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde yer almaktadır. Henüz açmamış olgun ve solmak üzere farklı ayçiçeklerini aynı vazoda resmetmesi gençlik, yetişkinlik ve yaşlılığın farklı evrelerini temsil etmektedir.
Sargılı Kulak Otoportre, 1889
Gauguin ile yaşanan ve Van Gogh’un usturayla kulağını kesmesiyle sonuçlanan olaydan iki hafta sonra yapılan bir resimdir. Bu portreyi, yaşadıklarından sonra değişen imajının yansıması olarak resmetmiştir. Hastaneden çıkmasının ardından normale döndüğünü ve kendi kendine idare edebildiğini ispat etmeye çalıştığı bir eserdir.
Vincent Van Gogh, intihar ettiği zamana kadar birçok eser vermiş, dünyaca yeri doldurulamaz bir üne kavuşmuştur.
Üretmek, canlanmak, delirmek, canlandırmak; Vincent Van Gogh. İntihar ettiği zamana kadar birçok kalıcı eser vermiş, dünyaca yeri doldurulamaz bir üne kavuşmuştur. Van Gogh’un hayatına ortak olduk, eserlerinin arka planlarında yatan hikayeleri anlamaya çalıştık, içini anlayabildiğimiz aklına düşebildiğimiz kadar… Van Gogh hayatı ve eserleri yazımı ressamın sevdiğim bir sözüyle sonlandırmak isterim.
‘’Gerekli olanı abart, bariz belirsizliği bırak.’’
Abartalım, hayat abartılacak birçok şey sunuyor bize. Sevgiyi, nefreti, tutkuyu, gülmeyi, sanatı, sanatçıyı… An; dolu dolu yaşayınca hissediliyor, tekrarı için sabırsız kılıyor insanı. Abartalım, belki kazanırız. Ya da ne kaybederiz belirsizliğin içimizi kemirmesinden başka?
İlginizi Çekebilir:
“Deli” Petro: Bir Kariyer Gelişimi Öyküsü
Büyük İnsan: Doğan Cüceloğlu