Şiir, Aşk Ve Özgürlüğün İsmi: Füruğ Ferruhzad
Yaşam hakkında konuşmanın yararsız olduğunu söyler Füruğ Ferruhzad. Yaşam hakkında konuşmak yararlı mıdır bilmiyorum ama Füruğ Ferruhzad’ dan bahsetmek onu anmak ve unutmamak yararlıdır bizler için bundan eminim…
Aslında biz onu tanıyoruz, tanıyoruz da isim olarak değil bir söz olarak tanıyoruz. “Kuş ölür sen uçuşunu hatırla.” Hepimizin sıkça duyduğu hatta belki de çok manalı bulduğu bu güzel mısranın sahibi Füruğ Ferruhzad.
İsminin Tahranca şık anlamına geldiği Füruğ 5 Ocak 1935’de Tahran’da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğar. Babası Albay Muhammed Ferruhzad ile annesi Turan Veziriteber’in yedi çocuklarından üçüncüsüdür. Babasının Albay olması dolayısı ile sıkı bir disiplin ile yetişir.
“Eğer etrafımdakilere göre özgür ve sert mizaçlı biriysem bunu babamın verdiği terbiyeye borçluyum’’ diyor. Hatta öyle ki babası sabahın alacakaranlığında, uykunun en tatlı yerinde kardeşi ve onu kaldırıp sabah sporu yaptırıyor. Babasından gördüğü en iyi fayda onun zengin kütüphanesini inceleyebilme fırsatıydı. Yaşadığı çağın onu boğduğunu birçok şiirinden anlıyoruz. Asi, hırçın ve geleneklere hapsolmak istememesi aslında onu Füruğ Ferruhzad yapan şeylerden biriydi.
İlkokulu 9. Sınıfa kadar okudu ve 15 yaşındayken ortaokuldan mezun oldu. Liseyi 3 yıl okumasına rağmen diplomasını alamadı. Terzilik, resim ve sanata ilgisi büyüktü. Füruğ 16 yaşına geldiğinde gazeller bestelemeye başlamıştı. Onun sosyal hayatını etkileyen birçok faktör bulunmaktaydı. Bunlardan ilki, 16 yaşına geldiğinde ailesinin isteği üzerine kendisinden 15 yaş büyük olan kuzeni, daha sonradan karikatürist olan Parviz Shapour ile yaptığı evliliğiydi. Bu evlilikten ‘Kamyar’ isimli oğlu dünyaya geldi. Fakat evlilik 1954 yılında boşanma ile sonuçlandı. Mahkeme çocuğun velayetini babasına veriyor ve Füruğ’a oğlunun yüzünü bir daha göstermeme kararı alıyor. Çünkü İran kanunlarına göre boşanan kadına çocuğun velayeti verilmemekteydi. Oğlundan ayrı düş(ürül)mek onun iç dünyasında büyük yaralanmalara neden oldu.
1952 senesinde ilk koleksiyonu olan Esir’i yayınladı. 1956 yılında Avrupa’ya yaptığı bir seyahat ile birlikte İran’ı terk etti. Aynı yıl içinde Duvar adlı kısa şarkı sözünün yer aldığı koleksiyonunu yayınladı ve bunu eski kocasına ithaf etti.
Füruğ Ferruhzad şiirlerinde kadınların sorunlarını cesurca ele alarak İran toplumunun kadınlar üzerinde uyguladığı baskıları anlattı. Bu fikirleri zaman zaman büyük tartışmalara neden oldu. Kendisine gelen eleştiri ve hakaretlere karşı o mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Hatta öyle ki öldüğünde mollalar onun cenaze namazını kıldırmak istemedi çünkü o ‘ahlaksız’ şiirler yazıyordu onlara göre bu yüzden cenazesini bir yazar kıldırmıştır.
1958 de Füruğ Ferruhzad üçüncü koleksiyonu olan ‘’Esian (İsyan)’’ ile birlikte ünlü ve umut verici bir şair olarak görülmeye başlandı. Ardından görüntü yönetmenliği yapan Füruğ 1962 de ‘The House Is Black’ (Kara Ev) adlı filmi çekti. Bu film birçok ödül aldı. Bu filmin konusu ‘İranlı cüzzam hastaları ve onların sorunları’ ile ilgilidir. Füruğ Ferruhzad şair kimliğinin yanında farklı çalışmalar yaptı ve eserler bıraktı. İran edebiyatında farklı bir dönem başlatan şahane şiirler yazan Füruğ; oyunculuk, senaristlik, yönetmen yardımcılığı, dublaj ve yaratıcı film editörlüğü de yaptı.
13 Şubat 1967’nin karlı bir gününde önüne çıkan servis arabasına çarpmamak için kendi arabasının direksiyonunu kırarak duvara çarptıktan sonra ağır bir baş yaralanmasıyla hayatını kaybeder.
32 yıllık ömründe dolu dolu eserler bırakan, isminin anlamındaki ışık gibi çevresini aydınlatan Füruğ sadece yaşadığı coğrafyanın değil dünyanın da önemli şairleri arasında yerini aldı. Mücadeleci bir yaşam süren bilhassa şair kimliğiyle pek çok sanatçıyı etkisi altında bırakmış ve bırakmaya devam etmektedir.
Hatice Merve ALKAN
İlginizi Çekebilir:
Şairlerin İlham Perisi: Tomris Uyar