Sahnenin Babası: Rasim Öztekin Kimdir?
Rasim Öztekin, zekası ile güldürebilen nadir sanatçılar arasındadır.
1959 yılında İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi / Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdi. Sahne yaşamına ilk defa 1977 yılında Kadıköy Halk Eğitim, İstanbul Akademik Sanatçılar Topluluğu ve Nöbetçi Tiyatro’da amatör çalışmalar yaparak girdi. Bundan daha öncesinde orta okul ve lise hayatı taklitlerle geçen Usta Sanatçı’nın, lise hayatında bir çok sınavdan taklitleri sayesinde geçtiği olmuş.. Galatasaray Lisesi onun için ayrı bir öneme sahiptir. Orası lise değil; çok büyük bir kavramdır. Sıkı da bir Galatasaray taraftarı…
Lise yıllarını oldukça aktif kullanan Rasim Öztekin, hayali olan gazetecilik için çalışma yaparken; diğer taraftan basketbol oynamaya ve bateri çalmaya başlamış lakin bu aktiviteler çok uzun soluklu olmamıştı.
Taklit yeteneğini o yaşlarda çok iyi kullanan Usta Sanatçı’nın tiyatro yapmak hiç ilgisini çekmiyordu. Onun hayali iyi bir gazeteci olmaktı. Bir tarafta hayallerin, diğer tarafta ise hakikatlerin olduğu bir hayattı bu.
Lisede Tiyatro Kulübüne giriyor, hatta kulüp başkanlığı görevini üstleniyor. Fakat ilgisinden dolayı değil, bürokratik işlerle ilgilenme amacı taşıyor.
Arkadaşlarına ‘Siz oynayın, bende sizin işlerinizi halledeyim’ diyerek başkanlık görevini üstlenmişti.
Koğuş Oyunu, Öztekin için profesyonel kariyeri anlamında çok önemli bir dönüm noktası oldu. Oyuncu bulamadıkları için oynamak zorunda kaldığını ifade ediyordu. Sahne onu bırakmamaya ant içti sanki, en büyük hayali olan gazetecilik mesleğinden dahi bir süreliğine dahi vazgeçti. İstanbul Üniversitesi’nde Basın ve Yayın Yüksek Okulu’nda okurken bir yandan da profesyonel oyunculuk yapmaya başlamıştı.
Bir güneş doğuyor… Sivri zekayla güldürmeyi bilen…Yıllar sonra Dünya’yı yorumlamayı ve bakış açılarını öğrendim… Beyoğlu sokakları; parasız cepler, zihni açık gençler… Ustalar sokağı Beyoğlu…
Ferhan Şensoy, karanlık Beyoğlu sokaklarının sokak lambası gibi oldu bana. Başöğretmenimi buldum, benim konservatuarım oldu. 80-92 yılları arasında; Şahları da Vururlar, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı, İçinden Tramvay Geçen Şarkı gibi pek çok önemli oyunlarda rol aldı. Geleneksel Tiyatro‘nun önemli oyuncuları arasına giren Öztekin, yavaş yavaş çağa ayak uydurarak birçok dizi ve film yapımlarında önemli roller üstlendi.
Türk halkı güldüren insanları severdi ama zekasıyla güldüren insanları daha çok severdi. Nitekim de öyle oldu..
92-95 yılları arasında Nuket Duru ve Demet Akbağ ile ‘Müzik Komedi’, 1994 yılında Gani Müjde ve Yılmaz Erdoğan`ın yazdığı ‘2071’de Türkiye’ adlı müzikali sahneye koyup oynadı. 1995 yılında İsmail Dümbüllü Ödülleri, Yılın En Başarılı Oyuncu ödülüne layık görüldü.
Hayallerini asla unutmadı ve yıllar sonra dahi olsa gazetecilik mesleğini icra etti. TRT’de program yazarlığının yanında çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Hayat bizi ne yazık ki özgür bırakmıyor. Sahneler artık eskisi kadar ağırlamayacak Usta Sanatçı’yı, kendi deyimiyle “Kronik hastalıklar koleksiyoneri” olarak tanımlıyor. Birçok rahatsızlığından ötürü, canlı performans oyunlara ağırlık veremiyordu. Onun yerine, evlerimize konuk oluyordu.
Türk Tiyatrosu’nun güldürü yeteneğini yaşatması, onun için çok önemli bir nişanenin temsilcisi olmaya hak kazandırdı. Türk Tiyatrosu’nda hem Tüllat tiyatrosu, hem de orta oyun atmosferini bir arada sergileyen, Kel Hasan Efendi’nin başlattığı bir gelenek olan sahnelerde kullandığı ‘kavuk’ son derece önemli bir simgeydi.
Kel Hasan Efendi, öğrencisi olan İsmail Hakkı Dümbüllü’ye devredilmişti. Ardından Münir Özkul, Ferhan Şensoy derken sıra Rasim Öztekin’e gelmişti.
Usta Sanatçı bu olayı şu sözlerle anlatıyor; “Aman sakın ha! Bana verme, benim rahat başımı belaya sokma.”
Sağlık problemleri onu ciddi anlamda bir endişeye koyuyordu. 2016 yılında Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda düzenlenen tören ile Ferhan Şensoy’dan kavuğu devraldı.
“İçimde bir ukdedir, kavuk bende az alkış aldı. Hakkını verememek beni üzen”.
Bundan dolayı, kavuğu 20 Eylül 2020 tarihinde Şevket Çoruh’a devretti. Yapamadıklarıma değil, yapabileceklerime odaklanıyorum artık, demişti bir röportajında. Hayata pozitif bakmayı ve bize de o pencereden baktırmayı öğretmişti…
Bob Marley Faruk oldu, Kuddusi Baba oldu, Fehmi Baba oldu…
7 Mart’ta kalbi ile bir anlaşmazlık içine girdi. Anlaşamadı da 8 Mart’ta ayrıldı bizlerden…
Sen bizi bıraktın, gittin dostlarına Rasim abi, selam söyle Münir Özkul’a, Erol Günaydın‘a, Tuncer Kurtiz‘e… Selam söyle dostlarına…Hep gülmek ümidiyle..
Ruhun şad olsun…Işıklar içinde uyu…
Ödülleri:
- 1988, Altan Erbulak Ödülleri, En İyi Oyuncu
- 2003, Afife Tiyatro Ödülleri, Komedi ve müzikal dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
- 2010, KALDER (Kalite Derneği) En Kaliteli Sanatçı ödülü
- 2010, Ayaklı Gazete “Yılın En İyi Yardımcı Erkek Oyuncusu”
- 2011, Yılın Nasrettin Hocası
Ahmet BERKÖZ
Yazarımızın Diğer Yazısı İçin:
Benim Sadık Yarim: Aşık Veysel