Pazar Günü Kime Ait?
Kapitalizmde Kendine Olma
Pazar günleri, haftanın kalan günlerinden farklı bir ritimle işler. Ancak, bu ritim sadece bir dinlenme süreci değil, aynı zamanda kapitalist düzenin getirdiği yabancılaşma kavramının da bir yansımasıdır. Marx’ın “İşçi, kendi ürününden yabancılaşır” sözü bu bağlamda anlam kazanırken, pazar günü tatili, iş dünyasının yarattığı yabancılaşma olgusuna karşı bir direniş haline gelebilir.
Marksist düşünür Erich Fromm’un “yabancılaşma” kavramı, bireylerin kendi emeği ve ürettikleriyle bağlarını kaybetmelerini ifade eder. Pazar günü tatili, bu bağların tekrar kurulması ve insanların kendi varlıklarını hissetmeleri için bir fırsat olabilir. Ancak, modern iş dünyasının yarattığı yabancılaşma, sadece iş yerinde değil, zamanın nasıl kullanıldığı konusunda da etkili olabilir. Pazar günleri, zamanın hızlıca geçirilmesi, keyif alınması gereken bir görev haline gelebilir, bu da aslında yabancılaşmanın bir başka boyutunu oluşturabilir.
Durkheim’ın sosyolojik bir bakış açısıyla ele aldığı boş zaman kavramını pazar günü için yeniden dönüştürebiliriz. Ona göre, boş zamanlar toplumsal normlara ve değerlere uygun davranışların sergilendiği bir sahnedir. Boş zaman aktiviteleri, toplumun kültürel yapısını yansıtarak sosyal bağların güçlenmesine ve bireyler arasındaki ilişkilerin şekillenmesine katkıda bulunur.
Durkheim, aynı zamanda toplumun bireyler üzerindeki baskısını “anomi” kavramıyla açıklamıştır. Pazar günleri, haftanın stres ve anksiyetesiyle yorgun düşmüş bireyler için bir kaçış noktası olabilir. Ancak, bu kaçışın paradoksal bir şekilde daha fazla yabancılaşma yaratma potansiyeli vardır. İnsanlar, dinlenme amacıyla geçirdikleri bu boş zamanın içinde bile, aslında toplumsal normlara uygun yaşamaya devam etmek durumunda hissedebilirler. Çünkü kendimize ait hissettiğimiz boş zamanlar bile anomiler ile şekillendirilmiştir. Bu noktada insanın kendine yabancılaşması üzerine düşünülmesi gerekir. Bu aşamada ise bize Debord yardım yardım eli uzatır.
Debord’un eserinde ortaya koyduğu Görüntü Toplumu kavramı bize bir yeni bir bakış sunar. Debord, modern toplumun, gerçeklik yerine yaratılan imgelerle dolu olduğunu savunur. Pazar günü tatili ile görüntü toplumu arasında bir ilişki kurmak, bu günün sadece bir dinlenme aralığı olmaktan öte, toplumun yaratılmış imajlarına karşı bir direniş veya kaçış alanı olarak anlam kazanmasını anlamak anlamına gelebilir.
Pazar günü tatili, genellikle bireylerin iş yaşamlarından uzaklaşıp dinlenmeleri, aileleriyle zaman geçirmeleri ve kişisel ilgi alanlarına yönelmeleri için bir fırsat sunar. Ancak, bu dinlenme anı, sosyal medya gibi görüntü odaklı platformlarda paylaşılan idealize edilmiş tatil fotoğrafları ve yaşam tarzları ile şekillenmiş olabilir. Bireyler, pazar günlerinde yaşadıkları anılarını, toplumun beklentilerine uygun bir “görüntü” haline getirme eğiliminde olabilirler.
Bu durumda, pazar günü tatili, görüntü toplumunun etkilerini yansıtan bir platforma dönüşebilir. Bireyler, tatil anlarını paylaşırken, genellikle gerçekliğin bir yansıması değil, toplumsal beklentilere uygun idealize edilmiş bir “görüntü” sunma eğiliminde olabilirler. Bu, Debord’un görüntü toplumu teorisine paralel olarak, bireylerin kendi yaşantılarını yaratılmış imgelerle donatma eğilimini yansıtabilir.
Bu ilişki, pazar günü tatilinin, görüntü toplumu içinde bireylerin nasıl algılandığını ve kendilerini nasıl ifade ettiklerini etkileyen bir ortam olmasıyla bağlantılıdır. Bireyler, pazar günleri boyunca yaşadıkları anları seçerken, genellikle bu anları paylaşırken sosyal normlara ve beklentilere uygun bir şekilde göstermeye çalışabilirler. Dolayısıyla, pazar günü tatili, görüntü toplumu içinde bir performans alanına dönüşebilir, bireylerin kendi yaşantılarını ve tatil anlarını nasıl yansıttıklarını şekillendiren bir faktör haline gelebilir.
Debord, Durkheim ve Marx ile birlikte, pazar günü tatilinin sadece bir dinlenme günü değil, aynı zamanda kapitalist düzenin yarattığı yabancılaşma ile başa çıkma çabasının bir parçası olduğunu gördük.
Marx, “Birey, emeği aracılığıyla kendi insan doğasını dışa vurur” demiştir. Pazar günleri, bu dışa vurumu yeniden keşfetme ve yabancılaşma zincirlerinden kurtulma çabasının bir ifadesi haline gelebilir. Peki ya gerçekten pazar günü bizim midir yoksa tamamen bir yanılsama mıdır biraz düşüneceğiz.