Gülhane Parkı’nda Ceviz Ağacı Bulmak
Evrensel şairimiz Nazım Hikmet’in kaleme aldığı ve Cem Karaca’nın sesiyle ruh bulan, sonra bize Gülhane parkında ceviz ağacı aratan, o muhteşem eser…
Nazım Hikmet’in Piraye ile olan aşkını bir önceki yazımızda kaleme almıştık. Şimdi de yediden yetmişe herkesin bildiği “Ceviz Ağacı” şiirinin hikayesine bir bakalım istedik.
Hakkında yakalama kararı çıkan Nazım Hikmet, dolayısı ile, kaçak bir yaşam sürmektedir. Bir gün sevgilisi ile buluşmak için haber yollatmıştır. Ve adres Gülhane Parkı’nda bulunan ceviz ağacı olmuştur. Öyle ki, sevgiliye haber götüren kişi mi polislere haber verdi bilinmez ama, buluşacakları gün Nazım Hikmet ağacın altında beklerken etrafta birçok polis görmüştür ve ağaca tırmanmıştır. Kısa bir süre sonra ağacın altına gelen sevgili bakınmış fakat Nazım Hikmet’i görememiştir. Aradan geçen zamanda ne polisler gitmiş ne de Nazım Hikmet sevgilisine seslenebilmiştir. Belki o zaman konuşamamış olsalar da Nazım Hikmet çoktan almıştır şiiri kaleme.
‘’Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında’’
CEVİZ AĞACI
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a.Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Nazım Hikmet Ran
Şiirin başlığına baktığımızda genel şiir temasına hakim olduğunu görürüz. “Ben bir ceviz ağacıyım…” derken şair kişileştirme yapmaktadır. Şairin anlatıcı ve başlık olarak ceviz ağacını seçmesinin bir diğer özelliği; ülkesinde bulunduğu sürede yaşamının bir bölümünü polislerden kaçarak geçiren şair, birbirine benzeyen ağaç toplulukları arasında ayırt edilmeden ve özgürce yaşamayı simgelemiştir.
‘Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.’ dizelerinde de şair vatanına ve sevdiğine duyduğu aşkı canlı bir biçimde dile getirmekte ve içinde bulunduğu hüzünlü andan çıkmak istemektedir. Okur, bu satırları okurken adeta kendini olayın içinde hissetmekte ve olayı gözünde canlandırmaktadır. Kısaca şairimiz olayı şiirleştirmemiş, bir nevi resmetmiştir.
HATİCE MERVE ALKAN