Dünya Müziğinin Kilit İsmi: Ahmet Ertegün Kimdir?
Bugün, müzik dünyasının tarihinde yaşamı, müziğe katkıları ile var olmuş bir isim olan Ahmet Ertegün’den bahsedeceğiz. Günümüzün efsaneleşmiş isimlerinin başarı yakalamasının arka planında ünlü bir Türk var. Ahmet Ertegün’ün adını belki pek çoğumuz duymamış olabiliriz ama hayatı ve müziğe olan katkılarıyla kimleri var ettiğini öğrendiğimizde çok şaşıracaksınız. O yüzden hiç vakit kaybetmeyelim. Daha çok siyahi Amerikan müziğe olan ilgisi ve bu müziği başarıyla parlatan; keşif ve vizyonları ile müzik dünyasında yepyeni bir soluk getiren, ”Dünya Müzik Sektörünün Efsanesi” olarak anılan Türk müzik insanını daha yakından tanımanın tam zamanı!
Cumhuriyet tarihindeki ilk bürokratlardan biri ve döneminde İsviçre, Paris, Washinton Büyükelçiliği’ni yapmış olan Münir Ertegün’ün oğlu olarak 1923 yılının Temmuz ayında İstanbul’da gözlerini açtı. Hem babasının işi dolayısıyla farklı ülkelerde eğitim görmesi hem de aile yapısı sayesinde sanat ve müziğin içinde bir hayat geçirdi.
Babasının Washington’a Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi olarak atanmasının ardından, kariyerinin şekilleneceği Amerika Birleşik Devletleri’ne 1935 yılında gitmişti ve abisi Nasuhi Ertegün ile birlikte bu yıllarda farklı tarzlarda müzikler dinleyip müzik kültürünü geliştirdi.
14 yaşında annesinin kayıt yapabileceği plaklar hediye etmesiyle müzik dünyasının daha da içerisinde yer almaya başladı. Hem söz yazıp hem de yazdıklarını kaydederken abisi ile birlikte zamanının çoğunu müzik dinleyerek geçiriyordu.
Ertegün, o yıllarda bulunduğu çevreler sayesinde Duke Ellington, Lena Horne, Jelly Roll Morton gibi başarılı sanatçılarla arkadaşlık kuruyordu. Babasının vefatı sonrası ailesi Türkiye’ye dönerken ağabeyi ile zorlu bir karar vermek zorunda kaldılar ve Türkiye’ye dönmeyip beş parasız bir şekilde Amerika’da kalmayı seçtiler. Kendi sözleriyle, 16 yaşında pop müzik uzmanı olacak kadar bilgisi ve 18’inde 50 bin plaklık bir arşivi vardı. 21 yaşındayken ise, Annapolis, St. John’daki St. John Koleji’nde lisans derecesine sahipken, aynı zamanda Georgetown Üniversitesi’nde ortaçağ felsefesi yüksek lisans dersleri alıyordu.
İki kardeşin, 1947 yılında bir aile dostundan borç para alarak Atlantic Records‘u kurmaları, Duke Allington gibi efsanelerle kurduğu yakınlık, ileride siyahi müzisyenlerin onunla gözleri kapalı anlaşma yapmalarına zemin hazırlamıştı. Ray Charles, Aretha Franklin gibi efsaneleri, efsane yapan Atlantic’e; Ottis Redding, Eric Clapton, Wilson Pickett, Stevie Nicks, Phil Collins gibi isimleri bağladı. Stevie Wonder, Rolling Stones, Led Zeppelin, Bette Midler gibi birçok ismin üne kavuşmasında büyük rol oynasa da kariyeri bu muazzam yükseliş gösterisindeyken içgüdüleri o kadar da kusursuz değildi. Talihsizlik olarak değerlendirebileceğimiz Beatles ve Elvis Presley ile sözleşme imzalama şansını kıl payı kaybetmişti.
Atlantic Records’la yetinmeyip müzisyenlerin en önemli zirve noktalarından biri olarak kabul edilen “Rock and Roll Hall of Fame”i kurdu. Müzik tarihinin en yenilikçi ve en büyük ilham kaynaklarından biri sayılan Led Zeppelin, dünya genelinde 300 milyona yakın albüm sattı. Sadece Amerika’daki satışlar sayesinde, kıtanın en fazla satış yapan ikinci grubu oldu. Atlantic Records, küçük bağımsız bir işletmeden büyük bir ulusal müzik şirketine dönüşürken; Aretha Franklin, Otis Redding, Rollings Stones, Led Zeppelin ve Yes ile birlikte resmen soul müziğin kalesi haline geldi.
Stüdyolarında kaydedilen ilk albüm, Harlemaies’in “The Rose of the Rio Grande” eseri oldu. Stick Mcghee’in “Drinkin’ Wine Spo-Dee-O-Dee” albümü ile de, 1 milyondan fazla satışla Atlantic’in ilk hiti oldu. Hatta Eartha Kitt’in yorumu ile ‘Üsküdar’a Gider İken’ adlı şarkıyı ABD kültürünün bir parçası haline getirmişti. Tarkan ile de bir araya gelerek bazı kayıtlarının Atlantic Records’da yapılmasını sağlamıştır.
Amerika’da Rock müziğin popülerleşmesine büyük bir katkısı olduğu gibi siyahi müziğin bilinirliği ve kayıt alınmasına da çok büyük emek vermişti. Led Zeppelin, Abba, Bee Gees, Bob Marley, Strikers, Velvet Underground, Norah Jones, Ray Charles, Pantera gibi sayısız birçok isimle çalıştı.
Müziğin yanı sıra birçok dalda başarılı olan Ertegün, Türk ve Amerikalı devlet adamlarıyla kurduğu sıcak bağ sonucu Amerikan Türk İş Adamları Derneği Başkanlığı yaptı. Aynı zamanda sporda bir devrimciydi ve 1971 yılında New York Cosmos takımını kurarak Amerika’ya futbolun ayak basmasını sağladı ve Pele, Carlos Alberto, Franz Beckenbauer’ı transfer ederek ABD’ye futbolu sevdirdi. Johan Cruyff’u da takımına transfer etmek istese de ünlü futbolcu teklifi kabul etmemişti. Fakat Cruyff, Ertegün’ün organize ettiği 2 özel maçta New York Cosmos formasını giydi. Sadece yabancı transferler değil, Galatasaray’ın efsane kalecilerinden Yasin Özdenak da New York Cosmos takımında oynamıştı.
1991 yılında Boston’daki Berklee Müzik Okulu’ndan Onursal Doktora unvanını, 1993 yılında da Sanat ve Bilim Kayıtları Ulusal Akademisi’nin (National Academy of Recording Arts & Sciences) verdiği bir ödüle layık görüldü. 2000 yılında ise ABD Kongre Kütüphanesi tarafından “Yaşayan Efsane” unvanıyla onurlandırıldı ve 40. Montreux Caz Festivali’nin açılış konseri kendisinin onuruna verilmişti.
R&B, rock n roll ve caz türü yapımlarla bilinen plak şirketi, 2004 yılında Atlantic Records ve Elektra Entertainment Group birleşerek Atlantic Records Group şirketini oluşturdu. Amerikalı ünlü caz yorumcusu Ray Charles’ın 1952-1959 yılları arasında seslendirdiği kayıtlardan derlenen “Pure Genius: The Complete Atlantic Recordings” adlı koleksiyonun yapımcısı olarak “En İyi Tarihi Albüm” kategorisinde Grammy Müzik Ödülleri‘ne aday gösterildi. Daha önce üç farklı alanda Grammy Ödülü kazanmış olan Ertegün, Atlantic Records olarak Rock’n Roll’un müzik piyasasında yerini almasında önemli rol oynayarak, 1959’da ilk Grammy ödülünü aldı. 2006 yılı töreninde de “icon” adı verilen Onur Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödül, müzik dünyasına emeği geçen kişiler için ilk kez verilmeye başlanmıştı. Ertegün ödülünü alırken tek cümle söyledi:
“Bana bu imkânı tanıyan Amerika’ya ve sevgili öz vatanım Türkiye’ye teşekkür ederim.”
Sayesinde bu denli başarı yakalayabilmiş Rolling Stones’un konserindeyken, sahne arkasında düşüp kafasını çarpması sonucu yoğun bakıma kaldırılmıştı. Müzik uğruna adadığı yılları, 14 Aralık 2006 tarihinde son bulmuştu.
Günümüzde birçok başarılı ismin bu başarıyı yakalamasında en büyük etkiye sahip olan Ertegün, arkasında dünya çapında bir kalite yakalayabilmiş isimlerin hakkında söyledikleriyle yaşıyor, bu etkiyi hissedebilmemizi sağlıyor.
Amerikan Söz Yazarı, Besteci ve Müzisyen olan Graham Nash, Ahmet Ertegün’ün etkin kişiliğini ise şu sözlerle dile getiriyor;
“Bu adam duvar kâğıdını döndürüp kendine baktırabilir. Bir odaya girdiği zaman, orada başka kimlerin olduğu hiç önemli değildi. Elvis orada olabilirdi ama herkes Ahmet’e bakardı. Herhangi bir yere girdiği zaman, görkemli, kudretli birinin varlığı hemen belli oluyordu.”
Damla DOLAN
Yazarımızın Diğer Yazıları:
Biyografi Ustası: Stefan Zweig
Tarihi Yaşatan İsim: Ara Güler