Aşkın Şiir Hali: Mihriban
“İnsanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir.”
Abdurrahim Karakoç, 1932 yılının ekim ayında, Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde dünyaya gelmiştir. Şair bir ailede doğması dolayısıyla küçük yaşlarda şiire merak salmıştır. İlk yazdığı şiirlerini bilinmeyen bir sebepten dolayı yakmıştır. 1958 yılından itibaren yazdığı şiirleri ‘Hasan’a Mektuplar’ başlığı altında kitaplaştırmıştır.
Kısa zamanlı olarak siyaset ile de uğraşmıştır. Karakoç’un şiirlerindeki mücadeleci ruh ise zamanın şartlarından kaynaklanmaktadır. Hiciv şiirleri bestelemesinden dolayı 30’a yakın defa mahkemeye verilmiş fakat hiçbirinde avukat tutmamış ve kendi kendini savunarak beraat etmiştir.
2012 yılında ciğerlerindeki enfeksiyon nedeniyle hastaneye yatmıştır. 7 Haziran 2012 tarihinde Gazi Üniversitesi yoğun bakımında hayatını kaybetmiştir.
Karakoç’un ardından yeni neslin pek bilmediği, kendisine iki ölümsüz şiir yazdıran, Mihriban’ın hikayesini sizlerle paylaşalım istedik.
Mihriban şiirini yazan Karakoç, gençlik yıllarında aşık olmuş ve bir o kadar da sevilmiştir. Mihriban, Karakoç’un tek aşkı ve aşkının da sembolü olmuştur. Niyetleri evlenmek olmuştur fakat kızın ailesi kesinlikle karşı çıkmıştır. Yıllar sonra bir arkadaşından onun evlendiği haberini almış ve şimdilerde dillerde dolaşan, dinlemekten herkesin keyif aldığı ve bir o kadar da hüzünlendiğimiz mısralar dökülmüştür kaleminden. Şiir Musa Eroğlu tarafında bestelemiştir.
Karakoç, Platform dergisine verdiği röportajda birkaç soru ile şöyle anlatmıştır Mihriban’ı;
Nedir Mihriban’ın gerçek hikayesi?
“Bazıları “Gerçek mi?” diyor. “Gerçek” diyorum. Ama adı ‘Mihriban’ değil. O, gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir ‘Mihriban’.”
Hâlâ seviyor musunuz?
“Bazen aklıma düşüyor. Ben “unutursun” diyorum ama insan hiçbir zaman unutamıyor… O, bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. “Unutmak kolay mı?” başlığı, mektubun. “Unutmak kolay mı deme/Unutursun Mihriban’ım” diyorum. “Düzen böyle bu gemide/Eskiler yiter yeni de/Beni değil, sen, seni de unutursun Mihriban’ım” dedim… Allah o hallere düşürmesin, insan kendini de unutur…”
Belki bu şiirin bu kadar beğenilmesinin sebebi herkesin içinde bir Mihriban’ın olması…
“Gerçek, yaşanıp yazıldığı zaman okuyucu kendini bulur. Bu yüzden diyorum ki, bence herkesin hayatında bir ‘Mihriban’ var…”
Yaşayıp yaşamadığını biliyor musunuz?
“Onu da bilmiyorum… Sivas’ta bir televizyona çıktım. Telefon bağlantısı var. Bir hanım çıktı, “Abi o yaşıyor mu” dedi. “Bilmiyorum” dedim. “Nasıl bilmiyorsun” dedi. “Bilmiyorum işte” dedim. O bayan, “Eğer yaşıyor da, bu türküyü dinliyorsa, Allah ona yardım etsin” dedi. Hanımların dayanışması işte! Yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum vallahi.”
Çok mu güzeldi? “Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban” diyorsunuz.
“Saçı da sarı değildi…”
Hangi seneydi… ?
“1960…”
Bir gün Mihriban’ı göreceğinize inanıyor musunuz?
“Bilmiyorum, görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya… İnsanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir.”
Buyrun bir de hep birlikte bu hislerle okuyalım Mihriban Şiirini;
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban!
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban!
Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım kara bahtın tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban!
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor Mihriban!
Abdurrahim Karakoç
Hatice Merve ALKAN