Stefan Zweig’in Kadınları
Modern ve dünya klasikler dizisinde adını sıkça duyduğumuz, eserlerini okuduktan sonra üzerimizde büyük bir boşluk, güzel bir hoşluk bırakan Stefan Zweig. Okurken size adeta okuduklarınızın resmini çizdiren edebiyat ressamı. Karakter tahliliyle, kurgusuyla ve bunu size sunuşuyla adeta kendinizi yazdıklarının içinde hissettiğimiz ve bu yazımda birleştirdiğim bu kitapların ortak özelliği ana karakterlerinin hepsinin kadın olmasıdır. Onun kadınları güçlüklere göğüs germiş, sevmiş, özgürleşmiş, tabuları yıkmış, bazen de yenilmiş, pes etmiş hatta bilinmeyen kadınlardır. Onlar Mrs. C, Bayan Henriette, Madame de Prie ve daha çoklarıdır.
Stefen Zweig ‘in eserlerinde kadın ruhunu adeta yaşamış ve yaşatmış olan yazarın erkek olduğunu bilmeseydiniz; kadın ruhunu bu kadar iyi betimlemesinden ve psikolojisini bu kadar iyi anlatmasından dolayı bir kadın yazarın eseri diyebilirdiniz. Ancak bu kitapların imzası ölümsüz yazar Stefan Zweig ’ten başkasına ait değildir. İşte o kitaplardan birkaçı:
1) BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU
Bilinmeyen mektubun sahibi olan kadın kahramanımız, bilindik bir roman yazarı olan R. ye yazdığı mektupta çocuğunun ölümünden kendi ölümüne kadar olan yaşamından kesit anlatır. Mektup “Sana, beni asla tanımamış olan sana,” diyerek başlar. Ne bir imza ne bir isim ne bir adres vardır. Kadın, hayatı boyunca onu sever ve adamdan hiçbir şey beklemeden sessiz ve isimsiz bir şekilde arkasında sadece kendisini anlatan mektupla hayata veda eder. Kadın tek başınadır. Bu ilişkiyi de bunca zaman tek başına taşımış ve yaşamıştır. Adamın kadının varlığından bile haberdar olmaması, kadının kalbinin tutkulu bir aşkla adama bağlı olması, Zweig cümleleriyle okuyunca akıllara gerçekten böyle bir aşkın mümkün olup olmadığı sorusunu getiriyor. Değerli okur, peki sence mümkün mü böyle bir aşk?
2) BİR KADININ YAŞAMINDAN YİRMİ DÖRT SAAT
Kitap, bir kadının yaşamının yirmi dört saat içinde nasıl değiştiğini anlatmakta. Kumarhane masasındaki genç ve yakışıklı adam; sergilediği hareketlerle, içinde bulunduğu duygu durumu kadın kahramanımız Mrs C. nin oldukça dikkatini çeker. Adamın bir hışımla masadan kalkınca kadın da onun peşinden gider. Kadın, adamın çekim gücüne kapılmıştır artık ve o nereye giderse oraya gideceğini bilir. Adam ise kadını ondan para koparmaya çalışan biri olarak görür. Kadın adama her ne kadar iyi davranmış, ona bilet almış, kalacak yer sağlamış olsa da adam trene binmeyerek yine kumar masasına atmıştır kendini… Kadın onu kaldırmaya çalışınca da “Siz kim oluyorsunuz, beni rahat bırakın!“ diyerek yüzlerce kişinin arasında ona bağırır. Ve kadın tüm incinmişliğiyle, kırgınlığıyla kalır.
O dönemde gündemde olan Bayan Henriette kocasını ve çocuklarını bırakıp başka bir adama kaçmasıyla büyük bir tepki görmüş, küçümsenmiş ve aşağılayıcı sözlere maruz kalmıştır. Saygıdeğer bir kadın olan Mrs. C. ise Henriette’de kendisinden bir parça görmüş ve 24 yıl önce yaşadığı olayları anlatmaya başlamıştır.
3) KORKU
Evli ve iki çocuklu Irene’ in sadık ve sert kocasıyla olan yaşamı, bir piyanistin hayatına girmesiyle sıradanlıktan çıkmaya başlar. Bir şantajcının onu sürekli sıkıştırması, kocasının öğrenme ihtimali gün geçtikçe onun içine büyük bir korku salar. Kadın kahramanımız para ve değerli eşyalarla şantajcıdan özgürlüğünü satın almaya çalışır. Peki özgürlüğü parayla daha ne kadar satın alabiliriz?
Yazar, korkunun insan içine nasıl yavaş yavaş sinip insanı ele geçirip nefessiz bıraktığını anlatırken siz de bunun etkisi altına girersiniz. Ama şunu da söylemeliyim ki kitabın sonunda tuttuğunuz nefesi bırakacak, şaşıracak ve rahatlayacaksınız. İşte tam anlamıyla bir solukta okunacak kitap.
4) BİR ÇÖKÜŞÜN ÖYKÜSÜ
Fransa’daki ihtişamlı günlerinin ardından Madame de Prie, sarayda yaptığı gereksiz harcamalardan dolayı hızla itibar kaybetmeye başlar. Ve en sonunda tüm yetkileri elinden alınarak sürgün yeri olan Normandiya’ya gönderilir. Madame de Prie’nin sürgününün ilk günleri güzel geçse de hayatı sarayda, kutlamalarda geçmiş biri için bu durum ruhi bunalım için yeter de artar haliyle. Son kez evinde gerçekleştirdiği kutlamayla bütün dikkatleri üzerine çekecektir. Ölümsüz ölümünün tarihini veren madamın amacı, unutulmaz bir şekilde ölecek ve herkesin hafızasına kazanmaktı. Ancak ölümsüzlük onun adının yanından teğet geçer. Adı birkaç dakika telaffuz edilir ve tarihin tozlu sayfalarında birkaç satırla yer edinir. Kitaptaki şu güzel cümleler bu olayı kısaca şöyle özetler:
“İnsanlık tarihi zoraki kahramanları sevmezdi; ne kadar ısrarcı olunursa olunsun hak etmeyenlere acımaz, onları yolundan geri döndürürdü. Şansın hareket halindeki arabasından bir kez düşen, bir daha o arabayı yakalayamazdı.”
BURCU KOÇAK
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!