Satır Arası: Uğultulu Tepeler
Duygularımız bizi var eder, onların sesini dinleriz. Ama şimdi Emily Brontë’nin kaleme aldığı biricik kitabı Uğultulu Tepeler’in rüzgarını takip etme zamanı. Duygularınızın rüzgarla birleşip gürleyeceği haline hazır olun. Uğultulu Tepeler İnceleme yazımız karşınızda!
Uğultulu Tepeler’in bize anlatacak çok şey var. Tamamen aşk kitabı olmasa da hissettireceği duygulardan biri de AŞK. Aşk, hepimizin bulduğu, bulacağı belki de hiçbir zaman bulamayacağı konumdayken bu kitapta satırlara nakış nakış işlenmiş. Öyle ki okurken sizi hiç sıkmıyor. Fazla aşktan bunalmıyorsunuz. Her duygu yerli yerinde. Öfke, hüzün, mutluluk, acı… Biri olmazsa diğeri eksik kalıyor işte…
“Düşünüyorum da, insanın burada sonsuza dek sürecek bir aşk yaşaması mümkün olabilir. Halbuki her türlü aşkın taş çatlasın bir yıldan fazla ömrü olmadığına iflah olmaz şekilde inanan kişilerdenim.”
Uğultulu Tepeler konusunu; öfkenin, acımasızlığın, gaddarlığın vücut bulmuş hali Heathcliff ve onun manevi kardeşi, hırçınlık abidesi Catherine ile arasında olan bir kıvılcımla başlayıp giderek harlanan aşkından alıyor. Aşkın hangi duygulara dönüşebileceğini hayretler içerisinde okuyorsunuz. Aman dikkat! O kadar aşk dedim fakat kitabı okurken göreceksiniz; gözümüzden kalpler çıkaracak, içimizi ısıtacak derecede bir aşk değil bu. Nefrete evrilmiş, şekil değiştirmiş, buz kesmiş bir duygu.
“Ruhlarımızın neyle yoğrulduğunu bilmiyorum ama onun ve benim ruhlarım kesinlikle aynı hamurdan…”
Uğultulu Tepeler’in karakter kadrosuna gelecek olursak, oldukça fazla. Bunun sebebi ise kitapta iki kuşak ele alınıyor. Heathcliff ve Catherine’in çocukluklarından başlayan hikâye onların kendi çocuklarına kadar ilerliyor. (Anlayacağınız üzere başkaları ile evleniyorlar.) Bizler de geçen o yıllara şahitlik ediyoruz kitabı okurken. Onlarla büyüyor, onlarla yaşlanıyoruz.
Birinci anlatıcımız Mr. Lockwood’tur. Kiracı olarak gelmiştir. Kimlerin neler yaptığını, hayatlarını öğrenmek ister. Bu isteğini de kahya kadın, kitabın ikinci sıradaki anlatıcısı yerine getirir. Tüm olayları anlatan Mrs. Dean (Nelly)’dir. Onun bakış açısı ile kitaba hakim oluyoruz. Oldukça kalabalık olan kadrosu esasen iki aileyi ve karmaşıklaşmış aile yapısını temel alıyor. Okurken anlamakta biraz zorlanabilirsiniz, fakat okudukça iyice anlıyoruz. Kuzen evlilikleri, zorla evlendirilme, mutsuz evlilikler, miras gibi durumların bulunması sebebiyle aile yapısının karmaşıklaşması olağan hale geliyor.
Sayfaları geçtikçe aşkın yerini intikam duygusu alıyor. Yaşayamadığı aşkı kimseye yaşattırmıyor Heathcliff. Kızgınlık, nefret doruklara ulaşıyor. Tehdit, dövme, hürriyetinden yoksun bırakma da eklenince hasret kaldığımız tek şey vicdan oluyor.
Uğultulu Tepeler’in sonunda neler olduğunu ise tabii ki sizlerin okuyup öğrenmesine bırakıyorum. Böylesi inanın daha zevkli. ?
Uğultulu Tepeler kitabı için yukarıda belirttiğim yorumlarla beraber birkaç şey daha eklemek isterim. İyi veya kötü olmayı kendimiz mi tercih ederiz? Yoksa çocukluğumuzdan mı kaynaklanır? Duygularımız hep iç içedir, öyleyse biz en çok hangisini yaşarız? Tehditlerin, korkunun sonu gelmez mi? Ölüm her şeye çare mi?
“Ruhum mezardayken bedenim yaşamış, ne yapayım?”
Uğultulu Tepeler’in yazarı Emily Brontë Hakkında
Uğultulu Tepeler’in yazarı Emily Brontë, kısacık hayatında yazdığı tek roman ile İngiliz Edebiyatında yerini alıyor. O zamanlarda kitaplar erkek isim mahlası ile basıldığından dolayı yazarın takma adı Ellis Bell’dir. Ancak bu kitap yazarın gerçek adıyla basılmıştır. Erkek kardeşinin cenazesinde soğuk algınlığı yaşamış olan Emily, tüberküloz sebebiyle üç ay sonra vefat etmiştir.
Kitapta 19. yüzyıl İngiltere’sini, iki aile arasında yaşanan olaylardan bize dolaylı olarak aktarmış oluyor. Güç kimdeyse kanun o oluyor. Eğer güç kötünün elindeyse, her zaman onun dediği oluyor.
“Gururlu insanlar kendilerine sadece keder yaratırlar…”
Emily Bronte ve kardeşleri hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz: Bronte Kardeşler yazısını okuyabilirsiniz.
Sevgimiz nefrete yenilmesin, intikama dönüşmesin. Başka kitap incelemelerinde görüşmek üzere,
Sağlıcakla kalın…
Yazarımızın Diğer yazıları:
Satır Arası: Gogol “Palto”
Satır Arası: 1984
Satır Arası: Kırmızı Saçlı Kadın
Satır Arası: Çavdar Tarlasında Çocuklar