Satır Arası: Notre Dame’ın Kamburu
Notre Dame’ın kamburu taşımak zorunda olduğu; kötülüklerden, adaletsizlikten, acımasızlıktan oluşan bir kambur. Paris sokaklarında dolaşırken bir yandan iç hesaplaşmalara kulak vereceksiniz, yargılanmalara katılacaksınız; aşka, merhamete, fedakarlığa tanık olacaksınız. Peki siz buna hazır mısınız?
ANAΓKH
Bu kelime Yunanca’da kader anlamına gelmektedir. Öyle bir kelimedir ki, kitabın ilk sayfasında şunu söyler: Bu kitap bu sözcük adına kaleme alınmıştır.
Kader… Hepimizde bir anlam, bir ifade taşıyor. Yaptığımız-yapamadığımız, yaşadığımız- yaşayamadığımız her olayın arkasına saklanan bir kelime…
Kitabımızın yazarı kitapta bahsedildiği üzere, Notre Dame’ın her yanını karış karış gezdiği sırada, kulelerden birinin karanlık bir köşesinde duvara elle kazınmış şu yazıyı farketti. “ANAΓKH”
“…Kendi kendine sorular sorup, bu dünyayı terk etmeden önce, eski bir kilisenin köşesine bir suçun ya da bahtsızlığın bu lekesini bırakma ihtiyacını hangi acılı ruhun duyabileceğini tahmin etmeye çalıştı…”
Bunu yazan kişi kim bilir neler yaşadı, tırnaklarıyla kazıdı ve ondan geriye sadece bu yazı kaldı. Bu yazı da asırlarca kalmadı, üzerine boyalar sürüldü, kayboldu, silindi, gitti. Tıpkı bu kelimeyi yazan gibi. Yazar hep o kırılgan anı düşündü, bu gizemli kelime karşınıza kocaman bir yapıt ortaya çıkardı. “Notre Dame’ın Kamburu”
Paris’in sokaklarını karış karış gezip, ayrıca sizi de gezdiren Hugo, Notre Dame Kilisesi’nin yıkılmaması adına bu başyapıtı ortaya çıkarmıştır. İşte uğruna kitap yazılan kilise:
Konusu bazı okuyuculara klişe gelse dahi verilen her detay adeta bizi daha da içerisine çekiyor. Mesela beni en çok kendisine çeken şey, yargılama hakkında o dönem üzerine verdiği kendisi küçük etkisi büyük detaylar oldu. Çünkü bir hayvana büyücülük davası açmak, bir sağırı başka bir sağır hakimin yargılaması, suçlarını itiraf etmeleri için sanıklara yapılan işkenceler, sırf işkenceden kurtulmak adına doğru olmayan itiraflar, kabullenmeler…
Dönemin mimarisi, karakter betimlemeleri, iyi kurgusu gibi detaylar da başka okuyucuları kendisine çekenler arasında. Özellikle mimari hakkında söz söylemenin daha da ötesine geçen satırları vakit geçmeden okumaya başlayabilirsiniz. Unutmayın, yazar Notre Dame Kilisesi’nin yıkılmasını önlemek adına bu kitabı yazdı. Mimarisinden bahsetmemesi imkansız olur.
Ortaçağ’ın acımasız adalet anlayışı, yapılan haksızlıklar, absürt bir bakış açısına sahip kilise ile daha sık karşı karşıya kalıyoruz kitabı okurken. “Yok artık” dediğimiz yerden yeniden bir “yok artık” çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki Ortaçağ ve Kilise ayrılmaz ikili…Ve insanın olduğu her yerde iyilik ve kötülük olmak zorunda. İyinin içindeki kötülükleri, kötünün içindeki iyilikleri görmemek imkansız!
“Tanrı aşkına! Sen sahiden hayatımda gördüğüm en güzel çirkinsin!”
Notre Dame’ın Kamburu Karakterleri ve Özellikleri
QUASİMODO
Kambur, tek gözlü ve çirkin olduğundan dolayı şeytanın çocuğu olarak nitelendirilmiş, yalnızlığa itilmiş, hiç sevgi görmemiş, tek işi Notre Dame’ın çanlarını çalmak olan karakterimizdir. Notre Dame onun evidir. O da Notre Dame’ın Kamburu…
Bana göre yazar, Notre Dame’ın Kamburu başlığında hem Quasimodo’dan bahsediyor hem de din adamlarının yaptığı yanlışların, karanlık dönemin kilisenin sırtına yüklediği yükler ile kamburlaşmasını, kötüleştirmesini anlatıyor.
Quasimodo, kilise çanlarını çalmaktan artık işitme yetisini kaybetmiştir. Zaten dış görünüşüyle oldukça korku salan bu kişi, sağır olmasıyla artık iç dünyasına kapanır ve sadece çanlarıyla kalır. Tamamen karanlık ve kasvetin elinde olan bu kişinin içinde bir tohum vardır. Sevginin küçük bir tohumu… Kasveti dağıtacak duygu tohumu, Esmeralda’nın verdiği su ile filizlenir.
ESMERALDA
Güzelliği dillere destan, dans ederek keçisiyle gösteri yapan ve bundan geçimini sağlayan bir kadın. Çingene Kızı Esmeralda… Annesi babası olmadan büyümüş ve annesini bulmak için uğraşmış biri. Sadece aşk istemiş, aşkı uğruna annesinden vazgeçmiş masum bir kadın, Ortaçağ’ın kadın algısına yenik düşüyor. İşlemediği bir suçu kabulleniyor. Bu suçu atan kişi de din adamıysa zaten kadının hiçbir önemi kalmıyor.
İçindeki sevgiyi asla öldürme Esmeralda, sen her çağda yaşamış kadınların temsilisin.
“Kadınların saygı gördükleri yerde, ilâhi güçler mutludur; kadınların hor görüldükleri yerde, Tanrı’ya dua etmek bir işe yaramaz.”
CLAUDE FROLLO
Başdiyakoz olan Frollo, Quasimodo’yu evlat ediniyor. Her ne kadar evlat edinmesi iyi gibi görünse de sıkı bir din rejimiyle büyümüş olan Başdiyakoz, içindeki kötülüğü hala barındırmaya devam ediyor. Esmeralda’ya aşık ya da saplantılı (siz ne derseniz) olan birisi. Adaletsizliğe göz yumuyor, hatta onu kendisi yaratıyor…
“Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır.”
PHOEBUS
Güzeller güzeli Esmeralda’nın aşık olduğu o şanslı yüzbaşı. Fakat Yüzbaşı sadece Çingene Kızı ile gönül eğlendirmeyi planlıyor. Esmeralda ona o kadar aşık ki, bunu fark edemiyor. Bir sözüyle Esmeralda’yı kurtarabilecek belki de… Ama bunu yapmıyor haliyle.
Roman, aşk romanı olmamasına rağmen tarihle beraber aşkı öyle güzel anlatır ki adeta bize yaşatır. Kızdırır, sevindirir, hüzünlendirir. Haksızlığa uğratıp bazen de kurtarır. Victor Hugo’nun altı ayda yazdığı bu kitabı kalınlığına rağmen okumak çok kolay olacaktır. Çünkü akıcı dili ile verilen mesaj anında okuyucuya iletiliyor ve okuyucunun gözlerinde satırlar kayıp gidiyor.
Notre Dame’ın Kamburu, birçok müzikale, tiyatroya, filme konu olmaya devam ediyor. “Notre Dame de Paris” Müzikali’nden kısa bir kesit.
Son olarak diyeceklerim şunlar sayın okur,
Paris’i bu kitapta yaşayalım. Sevginin görünüşte değil, kalpte olduğunu unutmayalım.
Filizlenmeyi bekleyen sevgi tohumlarına, Esmeralda’nın verdiği su olalım.
“İnsanın sevgiye ihtiyaç duyduğunu, şefkatsiz ve aşksız bir yaşamın boş, yaygaracı ve yürek parçalayıcı bir çark düzeni olduğunu fark etti.”