John Steinbeck ve Gerçekler Üzerine
Realizm denince aklımıza ilk gelen yazarlardan birisi tabii ki John Steinbeck’ tir.
UYARI! Steinbeck, yazılarında o kadar gerçekçidir ki o gerçeklik sizi hayal kırıklığına uğratıp kitabın son sayfasında gözünüzde bir damla yaşla birlikte ortada bırakabilir.
Kitaplarında insanların çektikleri acılar, sıkıntılar, kurdukları hayaller, sevgiler ve ölümler adeta yanı başımızda gerçekleşir. Biz okurken, o yaptığı betimlemelerle çoktan koskoca bir tablo çizmiştir. Bir kaplumbağanın yolun ortasında ters dönmüş halinin betimlemesini okurken, bir anda kaplumbağa olup düşünmeye başlarsınız. Belki de bir çiftçi olup tarlayla uğraşırsınız ve birden Büyük Buhran olur ve göç etmek zorunda kalırsınız. Bazen arabanız yolda kalır, yardım bulamazsınız. Bazen açlıktan dolayı ölü bir bebeği doğuran anne olursunuz ya da hasta yatağında yatarken o annenin sütünü içen bir yaşlı olursunuz. Kapitalizmi iliklerinize kadar hissedersiniz. İşte Steinbeck, bu şekilde açlık, yoksulluk, parasızlık, insan sömürüsü ve ayakta kalma mücadelesi ile geçirilen günleri bir bir sayfalara yazmıştır ve bu sayfalardan koskoca bir yapıt Gazap üzümleri ortaya çıkmıştır. Bu yapıt yazara Pulitzer Ödülü’nü getirmiştir. İnsanlığın onurunu, yaşama direncini çarpıcı bir dille anlatan kitap, bunu yaşayan insanların yüzündeki hayat izleri kadar gerçekçidir.
Bu kadar gerçekçi kitaplar, konusunu yazarın yaşamından alır. Yazar yaşıtları gibi o da küçük yaşlarda çiftçilik yapmaya başlamıştır. Öğrenimini sürdürebilmek için birçok işte çalışmıştır ve okul hayatına devam edememiştir. İşçiyken edindiği deneyimler, çalışma koşulları ona büyük katkı sağlamıştır, o da kitaplarında bunu en gerçekçi şekilde anlatmıştır. 1962 yılında edebiyata katkılarından dolayı Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.
Aslında çoğumuz, yazarı “Fareler ve İnsanlar” kitabından biliriz.
“Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnanın bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır.” der Fareler ve İnsanlar kitabında.
Ancak yazarın başyapıtı olan Gazap Üzümleri’ni okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Kitaptan bir alıntıyla değil Franz Kafka’nın bir sözüyle kitabı anlatmak isterim.
“Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?”
Gazap üzümleri işte o darbedir.
Gerçekçiliğinden bir o kadar rahatsız olacağınız yazarın kitaplarını keyifle okumanız dileğimle…
Burcu Koçak
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!