Bembeyaz Bir Salgın: Görmek
Bir ülke yönettiğinizi düşünün. Ülkenin başkentinde yapılan yerel seçimlerde %83 oranında boş oy çıkıyor. Ertesi hafta tekrar seçime gidersiniz değil mi? Peki bu seçimlerde de halkın yine aynı oranda boş oy kullandığını düşünün. Ne yapardınız?
Belki de hepimiz Saramago’yu Körlük kitabından tanıyoruz. İnsanların hepsinin bembeyaz bir körlük salgınını okuduk o kitapta. Burada tekrar bir salgın var. “Beyaz oy” salgını. Belirsiz isimler, dünyanın herhangi bir yerinde bir ülke, yaşananlar ise hepimizi alakadar eden evrensel olaylar… 4 yıl sonra yine aynı ülkede, aynı bembeyazlıkla karşılaşıyoruz. Oy kullanılmamış bembeyaz kağıtlar.
Hükümet nasıl bir tepki verir bu durumda? İnsanların oy kullanması anayasal hak iken beyaz oy kullanmalarını sorgulayabilirler mi? Yasanın açıkça tanıdığı hakkı kullanmak isyan mıdır? Demokratik bir ülkede herkes istediği şekilde oy kullanamaz mı? Bunların arkasında bir fikir, bir hedef mi var? Biz bu soruları düşünürken bilinmeyen ülkenin bakanları bunu kriz olarak görmüş, paniklemiş ve hemen işe koyulmuşlardır.
Oy kullananlar sorguya çekilirler. Devletin tüm ajanları statlara, barlara, kumarhanelere aklınıza gelebilecek her yere sızar ve insanların neden boş oy kullandığını öğrenmeye çalışırlar. Hatta insanlar yalan makinesine bağlanırlar. Sıkı yönetim ilan edilir. Sokağa çıkma yasağı vardır. Ama tüm merak edenlerin aldığı cevap ezberlenmiş bir şekilde oy kullanmanın anayasal hak olduğu ve kimsenin bunu sorgulayamayacağıdır.
Tüm katı kuralların etki etmediğini gören devlet, ani bir kararla başkentten çekilmeye karar verir. Şehre giriş çıkış yasaklanır. Polis artık olmayacaktır. Tecavüzcüler, hırsızlar kol gezsin; cinayetler artsın, halk da başlarında devlet olmaması ne demek görsün istiyorlardır yöneticiler. Böylece bir gece hükümet ansızın şehri terk eder. Temizlik görevlileri görevlerini bırakırlar. Dışarıdan bakan herkes şehrin çökmesini ister içten içe, ancak istedikleri gibi olmaz. Her evden biri eline süpürge alır ve kapısının önünü temizler. Temizlik işçileri de üniformaların greve gittiğini belirtir ve sivil halde işlerine devam ederler. Polisin yokluğunda sanılanın aksine kaos çıkmamıştır. Halk tarafından kaos çıkmıyorsa, yöneticiler kaos çıkarırlar. Bir bomba ile…
Peki boş oy kullanmayan, tarafları belli olan insanlara ne olacaktır? Yasasız şehrin insanları hayata nasıl devam edecekler derken, bakalım hükümette nasıl fırtınalar kopuyor. Adalet bakanı ve kültür bakanı istifalarını çoktan vermişlerdir. Geri kalan bakanlar, artık bir günah keçisi ilan etmeleri gerektiğini düşünürler. Boş oyların sebebini ortadan kaldıracaklardır. Böylece adalet yerini bulacaktır. Evet, asla boş oyların sebepleri kendileri değil yine halktan biri olacaktır. O da kim dersiniz, tabii ki dört yıl önceki salgında kör olmayan tek kişi. Doktorun karısı…
Onun suçsuz olduğunu her ne kadar açıklamaya çalışsalar da açıklayanların önlerine engel çıkacaktır. Adaleti savunanlar ölecek, en sonunda 4 yıl önce herkes gibi kör olmadığı için suçlu bulunan doktorun karısı da iki kurşunla hayata veda edecektir. Her ağladığında yüzünü yalayan gözyaşı köpeği Vefakâr da sahibinin yüzünü koklayıp korkunç şekilde ulurken bir anda uluması kurşun sesiyle kesilecektir. Bir körün, köpek ulumasını sevmediğini söyleyerek de bir kitap burada bitecektir.
Sevgili okur, Saramago bu kitabında Körlük kitabına çağrışımlarda bulunarak ilerlemiş ve aslında o kitabı devam ettirmiştir. Sizlere tavsiyem önce Körlük kitabını okumanızdır. İşte o zaman kitabın verdiği satır aralarındaki mesajları daha iyi görmüş olursunuz. (Körlük kitabını daha önce sitemizde işlemiştik. Eğer kitap hakkında düşünceye sahip olmak istiyorsan “Bembeyaz Boşluk: Körlük” yazımızdan faydalanabilirsiniz.)
Görmekten bahsetmişken, önceki kitabında gördüğü halde görmeyen körler olduğumuzu sertçe yüzümüze vuran yazar, incelediğimiz bu kitabında da göreceklerimizi bize acımasızca gösteriyor. Ben tahlilimi yapıp çekiliyorum sayın okur. Kafanda kalacak olan sorularla birlikte takdiri sana bırakıyorum.
BURCU KOÇAK